KONFÜÇYÜS ve KONFÜÇYÜSÇÜLÜK - Tarih
- Umay
- 6 gün önce
- 7 dakikada okunur
KONFÜÇYÜS ve KONFÜÇYÜSÇÜLÜK - Tarih
Konfüçyüs Kimdir?
Çin tarihinde, 2000 yılı aşkın bir zamandan beri, kutsal bir bilge ve üstün insan olarak tanınan Konfüçyüs’ün adına kurbanlar sunulmuş, dualar edilmiştir. Onun düşünceleri, davranışları ve ahlaki sistemi Konfüçyüsçülük olarak tanımlanmış ve tarihi süreçte de Çin’in yerli ve milli dinlerinden biri olmuştur. Konfüçyüs ve Konfüçyüsçülük doğduğu ülkenin sınırları dâhilinde kalmamış, ahlaki sistemi dünyaya yayılmıştır.
Konfüçyüs, MÖ.551yılında Çin’in Lu eyaletinin Tsou şehrinde dünyaya gelmiştir. Hayatı yoksulluk içinde geçmiştir. Kendi yazdıklarına göre on beş yaşından itibaren kendini ilime vermiş, yirmi yaşında okul açmış ve öğrenci yetiştirmeye başlamıştır. Küçük memuriyetlerde bulunmuş, 50 yaşında kendisine devlet şurasında görev verilmiştir. Memuriyetten ayrıldıktan sonra Konfüçyüs, 13 yıl öğrencileriyle beraber şehir şehir dolaşarak dersler vermiştir. 483’te şehrine dönmüş ve geri kalan zamanında öğrenci yetiştirmiş, araştırmalar yapmıştır. MÖ.679 yılında öldüğünde öğrencileri mezarının yanına kubbe inşa ederek üç yıla yakın yas tutmuşlardır. Çin kaynaklarında “ilk serbest öğretmen” olarak anılmıştır.
Konfüçyüsçülük olarak geçen Konfüçyüs’ün düşünceleri, ahlaki sistemi ise Çin’in tarihindeki bilginlerin, filozofların faziletlerini yeni nesillere anlatmak. Bu yolla da Çin’e barışı, huzuru, sevgiyi, adaleti getirmek, insanlarının birer üstün insan olmasını sağlamaktı. İdeal bir toplum ve devlet inşa etmek.
Konfüçyüs, açtığı okullarda öğrencilerine edebiyat, tarih, felsefe, ahlak eğitimi vermeye çalışarak onları politik görevlere hazırlıyordu. Konfüçyüs öğrencilerini hayata hazırlarken kendi yaşantısında örnekler de veriyordu ve diyordu ki: on beş yaşında iken kendimi öğrenmeye verdim. Otuz yaşımda irademe sahip olabildim. Kırk yaşında şüphelerden uzaklaştım. Elli yaşımda Gök’ün emrini öğrendim. Altmış yaşımda seziş yoluyla her şeyi kavradım. Yetmiş yaşında doğru olan şeylere zarar vermeden kalbimin isteklerini yerine getirebildim
Konfüçyüsçülük nedir?
Konfüçyüs, ülkesinin geleceğinin geçmişte olduğunu savunmuştur hep. O, yüce bir Çin Devleti ve Medeniyeti’nin ancak atalarının kültüne bağlı kalınarak olabileceğini düşünmüş, bunun içinde okul açmış, öğrenciler yetiştirmiştir. Konfüçyüs, Çin’in geleneğindeki hem yönetim hem sosyal hayattaki bilgileri araştırarak, okuyarak, bir araya getirmiş ve öğrendiklerini yaşadığı zamanın ahlakına dönüştürmeye çalışmıştır. Çünkü ona göre, kadim ülkesi bozulmaya, yok olmaya yüz tutmuştur. Onu canlandırmanın tek yolu ise Çin’in gelenek, göreneklerinin devamını sağlamaktan geçmekteydi. Ve söyle demektedir: Ben eskiye inanan biriyim; bir kurucu değil bir aktarıcıyım. Sanırım Konfüçyüs’ün öğretisini anlatan en iyi cümlesi.
Konfüçyüs, kendinden önceki Çin filozof ve düşünürlerin yazılarını okuyarak, derlemeler yaparak yeniden yorumlamıştır. Öğrencileri onun ölümüyle de onun sözlerini, görüşlerini bir araya getirmiştir. Konfüçyüs’ün düşünceleri, görüşleri, insanlığın ahlaki, politik hayatını düzene koymada bir doktrin kabul edilmiştir, hem de bütün dünyada.
Ahlak, insan davranışları, insan –toplum ilişkileri, politik hayatı düzene koyma gibi ilişkilerin bütünüdür aslında Konfüçyüsçülük. Konfüçyüs’e göre insan doğuştan iyidir. Çağdaşı Sokrates gibi iyi-mutlu insan olmanın yollarını anlatmış, toplumun düzeni, ahlakı, mutluluğu bütün değerlerin üzerinde olmuştur.
Konfüçyüs’ün insana, topluma verdiği değerler bütünü göz önüne alındığında çoğu kişi, onun isminin peygamberler listesine eklemiştir. Fakat gelin görün ki Konfüçyüs, Çin’in değerlerini toplayarak onun üzerinden bir inanç sistemi kurmamıştır ve öyle bir çabası da hiçbir zaman olmamıştır. Ancak Konfüçyüs’e göre inançsız bir halk ayakta duramaz.
Konfüçyüsçülük üstün bir insan, orta yolu takip eden, başkalarına itidal yolunu gösteren, nazik, kültürlü insan yetiştirmeye yönelik ahlak doktrinidir. Bir yaşam tarzıdır Konfüyüşçülük.
Konfüçyüsçülüğe göre üstün insan erdemli insandır. Şöyle söyler konuşmalarında: Büyük ve üstün insan erdemi, küçük insan ise rahatını düşünür. Üstün insan kanunlar üzerine kafa yorar, küçük insan ise kendi faydasını arar.
Konfüçyüs’e göre idareciler için beş üstün özellik vardır:
İsrafa kaçmadan faydalı olmak, açgözlülük etmeden istediğini almak, gururlu olmadan itibar kazanmak, halka pişmanlık vermeyecek görevler yüklemek, korkutucu olmadan yüce olmak.
Konfüçyüs’ün ahlak öğretisinin temeli erdemdir. Erdemli olmanın temelini ise insan sevgisi üzerine kurulmuştur. Erdemli insan, iyiliksever olmalı, nefsini isteğini ve arzularını kontrol etmeli, iyiye doğruya bağlı olmalı, hoşgörülü olmalı …
Konfüçyüs’ün öğretisinin özünü oluşturan “Kendine yapılması istenilmeyen şeylerin başkalarına yapılmaması” olarak ifade olunur.
Yine Konfüçyüs öğretisine göre herkes yaşam tarzı ile soylu olabilir. Soyluluğun göstergeleri insanları sevmek, atalara saygı duymak, iyi ilişkiler kurmak… gibi ahlaki prensiplerle kendini yetiştirmektir.
Konfüçyüs’e Göre İnanış
Konfüçyüs’ün yaşadığı dönemde Çin’de çok fazla sayıda kutsal varlıklar ve ruhlar vardır. Yaşama dair her şeyde koruyucu ilahlar vardır. Ruhların en büyüğü ise Şana-ti yani Gök’tür.
Konfüçyüs öğretisinde bir tanrı fikri olmamıştır. Ama zamanının yaygın inancına saygılı olmuştur. Yaygın olan Şangti inancı Konfüçyüs’te devam etmiş ve ona göre kutsal varlıkların en büyüğü Tien’dir.(Konfüçyüs, Tien/Gök adını vermiştir) O her şeyi görür, bilir, gücü her şeye yeter, her şeyin kaderini tayin eder. Ölüm-hayat Gök’ün emrinde ama zenginlik, şeref kaderin işidir. Tanrı iyi insanları, faziletli olanları ödüllendirir, uzun ömür verir. O faziletler insan sevgisi, adalet, emredilen merasime riayet ve bilgi. Bunlara itaat eden bahtiyar olacak ve saadete erecektir.
Konfüçyüs, eski Çin inanışındaki cennet, cehennem kavramlarını kabul etmiştir. Ama o, ölüm sonrasını değil yaşadığı şimdiki zamanı düzenlemek, idealize etmek ister. Metafizikle uğraşmaz, çünkü insanlığa böyle hizmet edilmez.
Konfüçyüs’e bir öğrencisi ölüm sonrasını soran öğrencisine şu cevabı vermiştir: Biz diriler görevimizi yapamıyoruz, ölülere nasıl yapalım. Hayatı bilemeyiz ki ölümü nasıl bilelim. Bununlar beraber Konfüçyüs’e ait bazı cümlelerde söyleyecek olursak:
“Dünya nasıl yaratılmış, bunda bizim için önemli bir şey yoktur. Bizce önemli olan yaratılmış olan dünyayı nasıl tertip ve tanzim edebileceğimizin belirlenmesidir.
“İyi bildiğimiz bir şey varsa o da ölümlü olduğumuzdur hepimizin…”
“Ölmek ve dirilmek Tanrının takdirindedir”
“Hayat ve Ölüm Göksel yasalardır”
“Benim yüreğimde olan değerler Göklerdendir.”
Konfüçyüs’te ölüm sonrasına dair net bir açıklama olmasa da onda, yüce bir varlık inanışı vardır. Din-ayin törenlerine önem vermiş, dualar okumuş, oruç tutmuş, ölülere kurbanlar sunmuş; hatta ölülerine kurban sunmayı ve dua okumayı tavsiye etmiştir. İbadet ve tapınağın müziği ile ilişkiyi, erdemin şartı olarak kabul görmüştür.
Konfüçyüs ahlaki davranışları dine dayandırmıştır. Ve işlenen bir suçun cezasını bu dünyada göreceğine inanmıştır.
Konfüçyüs toplumun takip etmesi gerektiği gögün yolu “Tao” kavramıyla kullanmıştır. Ancak bu bir tanrı değil, doğru yol, nizam, ahlak prensibidir.
Konfüçyüsçülük hakkında en sık sorulan sorulardan biri Konfüçyüsçülük bir din mi yoksa ahlaki felsefe öğretisi mi?
Konfüçyüs’ün ortaya attığı ahlaki sistemde ne mabet, ne teşkilat, ne ruhban sınıfı, ne amentüsü, ne de inanç esasları yoktur. Ama Konfüçyüs’te yüce bir varlık yani tanrı inancı olmuştur. O, hiçbir zaman bir din sistemi kurmak istememiştir. Tek istediği ideal bir toplum düzeninin inşa edilmesi, toplumun üstün insanlardan oluşmasıdır. Bunu geçmişin ahlakına sarılarak yapmak istemiştir. Çünkü eski bilginlerin öğretileri insanlığa barışı, sevgiyi, huzuru, adaleti, , iyi idareyi, üstün insanı getireceğine inanmıştır. Öğrencilerine de bununla ilgili edebiyat, tarih, felsefe, ahlak öğreterek bunun yayılmasını sağlamıştır.
Konfüçyüsçülük bir felsefi ahlaki öğretisidir; Sıradan insanın yaşamından onu yöneten idare sistemine kadar nasıl olması gerektiğini söyler sadece. Bunu da yeni görüşler kapsamında yapmaktan ziyade eskinin hikmetli sözlerini güncelleyerek yapmıştır. Konfüçyüsçülük aslında Çin geçmişinin iyi bir yorumudur.
Konfüçyüslüğün felsefi sisteminde evren kaos olarak düşünülmüş, bu kaosun içindeki Yin ve Yang denilen iki ilkeye göre dizayn edilmiştir. Yin ve Yang karanlık ve aydınlıktır. Yin, yeryüzü, olumsuz, pasif, karanlık, dişi ve tahrip edicidir. Siyah renk simgesidir. Aya bağlıdır, sonbahar ve kış mevsimlerinde güçlenir.Yang ise göktür. Olumlu, aydınlıktır. Erkektir ve yapıcıdır. Güneşe bağlıdır. İlkbahar, yaz mevsimlerinde gücü artar. Rengi kırmızıdır ve tek sayı ile temsil edilr. Bu iki esas yaratıcı prensipten çıkmıştır. Zıt ve tamamlayıcı olan bu felsefi sürekli bir değişim içindedir.
Peki, nasıl din haline geldiği anlatacak olursak, her şey ölümüyle başlar. Ölümü sonra ilk olarak öğrenciler mezarının yanına kubbe inşa ederek üç yıla yakın yas tutmuşlardır. Daha sonra onun izinden giderek onun öğretilerini uygulamaya çalışmışlardır.
Konfüçyüs hiçbir zaman yeni din kurmayı aklının ucundan dahi geçirmedi ama ölümü sonrası Han Hanedanlığı (MÖ206- MS.225)ünü artmış ve Lu’ nun prensi onun adına bir mabet inşa ettirmiş, ona kurbanlar sunulmaya başlanmıştır. Konfüçyüs’ün öğretileri imparator tarafından Gök’e yapılan ibadetle ilişkilendirilmiş, onun adına ibadet edilmesi emredilmiş ve nihayetinde de Konfüçyüs’ün ahlaki sistemi resmi ve milli din haline gelmiş, zaman içerisinde de ülkede onun adına ibadethaneler açılmıştır. 1906 yılında İmparatoriçe Dowager Cixi, Gök’e sunulan kurbanların aynısının Konfüçyüs’e de sunulacağına dair ferman yayınlamıştır.
1934 yılında Konfüçyüs’ün doğum günü kabul edilen 27 Ağustos milli tatil günü olarak ilan edilmiştir. Komünizm devrimiyle Konfüçyüs’ün etkisini yok etmeye, mabetleri yıkmaya, metinleri yakmaya çalışılmışsa da Konfüçyüsçülük hale Çin’de devam etmektedir.
Konfüçyüsçülük’ün Kutsal Kitapları
Konfüçyüs’ün tek amacı geçmişin faziletini, barışını, huzurunu, ahlakını geri getirmek. Bunun içinde kendinden önceki Çin bilgin ve filozofların dini, sosyal, ahlaki, politik, ekonomik, konulardaki inanç ve uygulamalarını bir araya getirmiştir. Ayrıca Konfüçyüs’ün öğrencileri de Konfüçyüs’ün konuşmalarını toplamış ve böylece kutsal kitaplar olarak söylenen bu eserler beş klasik, dört kitap olarak bilinen koleksiyon ortaya çıkmıştır: 1.Wou King yani Beş Klasik eser, 2.Se Chou yani Dört Kitap.
1)WOU KİNG
Konfüçyüs yazmamıştır, sadece kutsal sayılan kitapları yani kingleri bir araya getirmiştir. Kendi içinde şu bölümlere ayrılır
A)Yi King: Değişiklikler, İstihaleler Kitabı
Bu kitap Çin tarihinin bilinen en eski mukaddes kitaplarından ilkidir. Çin klasiklerinin özüdür. Diğer bir anlamda söyleyecek olursa kehanetler ansiklopedisi, mitolojisidir. Metin üzerine yapılan yorumlar Konfüçyüs’e ait olduğu sanılmaktadır.
Konfüçyüs bu kitap ile ilgili şunları söylemiştir: Eğer bana hayatıma birçok seneler ilave eklemek izni verilseydi, eksiklikten kurtulmak için Yi King’i okumak üzere ömrümün 50 sene artmasını isterdim.
B)Şu King: Vesikalar, Tarih Kitabı
C)Şi King: Şiirler Kitabı
Eserde yer alan şiirlerin bazıları 1912 Cumhuriyet’in ilanına kadar Pekinng’deki Gök Mabedi’ndeki kurban sunularında okunmuştur.
D)Li King: Ayinler Kitabı
Herkese ait görevleri, hükümdarlık adaplarını, ibadet, toplum ve aile ilişkileri hakkında yazılmış kurallar kitabıdır. Dini iannçlara dair kesin esaslara rastlanmaz.
E)Ch’un Ch’ui/ Kun Kivu: İlkbahar- Sonbahar Vakayinameleri
Lu eyaletinin bir tür vakayinamesidir. İlkbahar ve sonbahar zamanları, günü gününe yazılan notlardan oluşur.
Metinin üslubundan yola çıkılarak Konfüçyüs’e ait olduğu kabul edilmiştir.
2)SE CHOU
11.yüzyılda Sung Hanedanlığı bir araya getirerek oluşturmuştur. Yöneticini sınıfın eğitim temellerine dair bilgilerin olduğu eserdir. Çin’in ahlaki, siyasi ve hukuk kanunları olan bu kitaplar, Konfüçyüs ve öğrencileri arasındaki konuşmalardan bahsetmektedir. Yöneticiler memur alımında yapılan sınavlarda bu kitaplardan yararlanmışlardır.
A)Lun Yu: Vecizeler, Özdeyişler
Konfüçyüs’ün konuşmaları, öğretileri, faaliyetleri hakkındadır. Konfüçyüs hakkında öğrenilmek istenen bilgiler varsa en çok bu esere rağbet edilir. Öğrencileri tarafından derlendiği düşünülmektedir.
B)Mong Tse/ Mengtzu: Mensitus’un Sözleri
Mensiyus Konfüçyüs’ün müfessiridir.
C)Tchöng Yong/ Chungyung: Orta Yol Doktrini
Aşırı olmama, tam gerektiği kadar, orta olma, dengeli olma, iyliği tavsiye eden kitaptır. Konfüçyüs’ün felsefi izahıdır.
D)Ta-Hio/Tahsüeh: Büyük ilgi
Çin’deki eğitime dair bir ederdir.
Konfüçyüs’ün barışı sağlama yolunun insanın kendi benliğinde tecelli etmesi gerektiğine dikkat çekerek, kendi ile barışık olan kimsenin evini, çevresini, halkını yönlendirebileceğini söylediği eseridir.
**Konfüçyüzs’ün Ch’un Ch’ui dışında yazılı bir metin bırakmadığı, beş klasikten çok azı kendisine atfedilir. Onun öğretileri ağırlıklı konuşmalarda saklanmıştır.


Comments