BUDA ve BUDİZİM - Tarih
- Umay
- 6 gün önce
- 7 dakikada okunur
BUDA ve BUDİZİM - Tarih
MÖ.6.yüzyılda Kuzey Hindistan’da Siddhartha Gautama adı verilen bir erkek çocuk dünyaya gelmiştir. Bir prens olarak doğan Gautama lüks ve rahatlık içinde, dış dünyayı tanımadan büyümüştür. Evlenir, bir erkek çocuğu olur. 29 yaşına gelen Gautama, evini terk ederek yaşam ile ölümün arasındaki gerçeğin arayışını bulmak, ruhani aydınlanmayı keşfetmek için durmadan yürür. 36 yaşına bastığında o peşinde olduğu aydınlanmayı yaşar. Bu aydınlanmadan ötürü de kendisine “Buda” denilmiştir. Buda, yakın arkadaşı olan beş kişiye öğretilerini anlatarak onlara bu öğretileri insanlara yayması için görev vermiştir. 80 yaşında ölen Buda’nın cesedi yakılır. Külleri on parçaya ayrılır. Bir kısım öldüğü yerde stupa, diğerleri başka stupalarda koruma altına alınmıştır.
Buda’nın hakkında biri mit diğeri tarihsel olarak iki söylem bulunur. Bunlardan mitsel olanı şöyledir: Guatama’nın annesi bir gece rüyasında ilahi varlıklar tarafından Anavatapta gölüne götürülmüş, orada yıkanmıştır. Annenin çevresine ışık saçarak gökten inen ve nilüfer çiçeği bulunan bir fil inerek karnına girer. Anne bu rüyayı yorumlatır. Aldığı cevap evrensel rehber olacak bir erkeğe hamile kaldığıdır. Bu çocuk doğar doğmaz yedi adım atar ve etrafına gülücükler saçar. Hem anne karnında hem de doğduktan sonra gittiği her yere bereket, bolluk götürür, mucize götürür. Bu çocuk tanrının bedenlenmiş halidir.
Tarihsel olarak baktığımızda Guatama, Kast Sistemi’nin ikinci sınıfı olan Kşatriya yani savaşçılar sınıfından olan bir prens. İyi bir eğitim alan Guatama, bolluk, rahatlık ve lüks içinde dünyadan uzak bir şekilde yaşamıştır. Evlenir, çocuğu olur, ama sonrasında varoluşsal bir buhran yaşararak evini terk eder. Yolda karşısına çıkan insanlar Guatama’da arayış aşkını değiştirir. Bir dolunay gecesinde Ganj Nehri’nin kollarından Goya’da Bodhi denilen bir tür incir ağacı altında Nirvanaya ulaşır.
Yol boyunca karşılaştığı insanlar, onlarla girdiği diyaloglardan ötürü rahat ve münzevilikten uzak bir yol izler Buda. Bu yola Sekiz Dilimli Yol der. Buda 36 yaşına kadar acının, ıstırabın ne olduğunu, kaynağını, aydınlanmaya giden yolu öğrenir. Buda, vaazlarını yakın beş arkadaşına anlatmak için Varanasi şehri yakınlarındaki Geyikli Parka giderek onlara da söyler. Bu vaazlarla Dharma Çarkını harekete (Sekizli Yol) geçirir. Ve dizimde tekerlik önemli sembol olmuştur.
Vaazlar her meslekten insanlara ulaştırılır. Sanah denilen Budist keşişler dünyayı dolaşarak insanların eşitliğini, barışı, sevgiyi, nirvanayı …gibi Buda öğretileri yaymışlardır. Siddhartha Guatama ya da Buda 45-46 yıl daha yaşar. Yaşadığı zamanki evrede Ganj Havzası’ndaki her sınıftan insanlara deneyimlerini anlatarak onları ruhi aydınlanmaya davet etmiştir.
Kendisine verilen unvan ile Buda’nın bütün dünyaya yayılan, diğer inanışlarla karşılıklı etkileşim içine giren öğretilerine kısaca bakacak olursak:
Öncelikle Budizm doğduğu topraklardaki inanış olan Hinduizm’in çok tanrıcılığına, Kast Sistemi’nin oluşturduğu insan ayrımcılığına ve Brahmanlar denilen din adamlarının otoritelerine karşı çıkmıştır.
Budizm’in merkezinde değişiklik kavramı bulunur. Hatta bu yüzden Hinduizm’de “ebedi ve değişmez öz” olarak kabul edilen atman inancına karşılık Buda “anatta/anatman” yani “hiçbir özün olmadığı” görüşündedir. Hiç bir şekilde bir öz varlığı kabul etmeyen Buda’nın Tanrı düşüncesini bize gösterir. Bilim adamlarının bazılarına göre bu yüzden Budizm’im bir ateistliktir. Ancak bir kısım Buda’nın öğretilerine bakıldığında tanrın varlığı,yokluğu ile ilgili tam net bilgi olmadığını söyler. Metafizik sorulara cevap vermeyen Buda’nın sonraki süreçlerde heykelleri yapılmasıyla Tanrı ile ilgili boşluğun yerini almıştır.
Budizm, Hinduizm’e karşı gelişmişse de bu iki inancın ortak yanı da vardır. Bu ortak yan karma düşüncesidir. Kişinin dünyada var oluşu, onun eylemlerinin ya da iradesinin ahlaki sonuçlarına göre belirlenir. Bu noktaya kadar karma düşüncesi her iki inanç için ortaktır. Ayrılan özellik ise Hinduizm’de ruh-öz ya da beden reenkarnasyon sürecinde değişmeden kalmıştır. Budizm’de ise –yukarıda da belirttiğimiz gibi- değişim merkeze alınarak ruh-özün ya da bedenin saf kalmadığıdır. Ve Budizm buradan yola çıkarak kaderci anlayışa karşıdır.
Daha da açacak olursak, Budizm’in Hinduizm’in ve karmanın anlayışına karşıdır; Budizm, önceki eylemlerin sonraki eylemleri zorunlu olarak etkilediğini kabul etmekle birlikte, bu etkinin şimdiki bireye bağlı olduğunu savunur, seçme özgürlüğünü kullanarak geçmişin negatif etkilerini reddedilebileceğini savunur.
Budizm temelinde insan merkezli bir ahlaki felsefe öğretisi vardır. Amaç insanları acı ve ıstıraptan kurtararak ruhani aydınlatmaya yani Nirvanaya kavuşturmaktır.
Hinduizm’in soyut metafiziğine karşı olan Budizm’in bir din, inanış olarak görülmesinin sebepleri ise kutsal metinleri olması, bayramları, mabetleri, cemaatleri olmasıdır.
Budizm’e göre kendisinin de tecrübe ettiği 4 gerçek vardır. Bunlar:
1- Dukkha, Hayat acı ve ıstıraptır: Ölüm, hastalık, yaşlılık, sevdiğiniz şeylerin devamı olmaması, istediğimiz şeylere ulaşmama acı ve ıstırap verir.
2- Samudaya, Acı ve ıstırabın nedeni istek ve arzulardır: Acı çekmenin nedeni istek, hırs ve arzulardır. İnsan istediği, arzuladığı şeylere ulaşamadıkça acı çeker.
3- Nirodya, Bu acı ve ıstıraba son verilmelidir: İstek, arzu, heveslerden vazgeçilirse acı ve ıstırap son bulacaktır.
4- Marga, Bu acı ve ıstıraba son vermenin yolu Sekiz Dilimli Yol’u takip etmekle geçer.
Sekiz Dilimli Yol:
1-Doğru Söz:
2-Doğru Davranış: Hiçbir varlığa zarar vermemek, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, yalan söylememek, insan aklını sersemleten her şeyden uzak durmak.
3-Doğru Kazanç/meslek: Zarar veren kazanç elde etmemek, böyle bir meslekte çalışmamak.
4-Doğru Çaba: İyi ve güzel alışkanlıklar edinmek.
5-Doğru Muhakeme/farkındalık: kişinin yaptığı her eylemin farkında olması, kendini muhasebeye çekmesi.
6-Doğru Murakabe/meditasyon: Derin düşünme ve tefekkür sahibi olma.
7-Doğru Anlayış:
8- Doğru Niyet:
Bu Sekiz Dilimli Yol dünyevi arzuları dindirerek Nirvana’ya yani ruhi aydınlanmaya ulaşmaktır. Nirvana’ya ulaşan kişi yeniden doğum-ölüm olayından (reenkarnasyon) kurtulmuş olur.
Buda’nın ölümünü takip eden yıllar içinde üç konsil yapılır. ( dördüncü konsil yapılır, ancak pek kabul edilmediğinden üç konsil kabul edilir.) Bu konsillerde Budacılıkla ilgili her şey Pali dilinde yazıya geçirilmiştir. Bu sebepten ötürü Buda metinlerine Tripitaka yanında Pali metinleri de denilmiştir. Tripitaka/Üç Sepetler isimli metinler üç bölüme ayrılır:
1) Vinaya Pitake: Disiplin. Sangha ve keşişlerle ilgili usul ve kaideler içerir.
2) Sutta Piteka: Öğretiler. Buda ve öğrencileri arasında geçen diyalog ve vaazları içerir. Tipiteka’nın en önemli kısmını oluşturmuştur; Buda’nın fikirlerini veren, bunun için “dhamma” sepeti de denilen kısımdır
3) Abhidharma Piteka: Felsefe. Budizm’in felsefi ve psikolojik yorumlarından bahseder.
Tıpkı diğer din ve inançlarda olduğu gibi Budizm’de de zaman içinde mezheplere ayrılır. Pali metinlerine dayanan eski Budizm I.yüzyıldan itibaren Hindistan’da yok olmaya yüz tutar. Buda’nın heykelleri, resimlerinin yapılması yasak iken daha sonra bu yasak kaldırılmıştır.
Hindistan’daki Kuşan İmparatorluğu’nun kralı Kanişka, Buda inancını devletin resmi inancı haline getirmiş, Buda kabartmalarını sikkelere bastırmıştır. Zamanla diğer dinlerin içinde yaşayacak ve eski Brahman inancındaki Rama ve Krişna gibi insan biçiminde bir tanrıya dönüştürülecekti Budizm.
18 mezhebe ayrılan Budizm’in en yaygın olanı “büyük araba” anlamına gelen Mahayana ve “küçük araba” anlamına gelen Hinayanadır.
Kuzey Budizmi olarak anılan Mahayana Lamaizm, Çin Budizmi ve Zen gibi çeşitliliğe sahiptir. Hinayana , Güney Budizm olarak adlandırılmış olup Sri Lanka, Birmanya, Tayland, Vietnam, Loas gibi ülkelerde yayılmıştır.
Yüe-çi’ler tarafından kurulan (bazı kaynaklar Yüe-çi’ların Türk olduğunu söyler) Kuşan hanedanlığı batıya doğru ilerleyerek Budizm’i diğer dinlerle karşılıklı etkileşime bırakmıştı; Zerdüştlük, Roma, Yunan, Yahudilik, Hıristiyanlık gibi. Bunlar Mahayana mezhebindendir.
Budizm tarihi süreç içerisinde hem Hinduizm’e yakınlaştırılırken hem de İslam ordularının Hindistan’a doğru yayılması Budizm’in itibarını kaybetmesine neden olmuştur.
Budizm, Çin, Mançurya, Moğolistan, Seylan, Tayland, Burma, Kamboçya, Laos, Vietnam, Singapur, Japonya, Kore gibi Asya ülkelerine yayılmıştır. Budizm, gittiği ülkelerde öğretilerinden yola çıkılıp, zihin yoğunluğunu daha da artırarak varlığını sürdürmüştür. Bunun en güzel örneği ise Japonya’dır. Çin aracılığıyla Japonya’ya giden Budizm burada zihin tecribesini daha da yoğunlaştırarak Zen adı verilen düşünce biçimini ortaya çıkarmıştır. Japonya’nın inancı olan Şinto Budizm’in içinde erimiştir. Budizm’in kendi içinde geliştiren ülke daha çok Çin ve Japonya olmuştur. Japonya’da edebiyattan sanata, eğitimden estetiğe kadar bütün alanlarda kendini göstermiştir.
Ritüeller
***Pali metninde geçen ve Tri-ratna/üç cevher denilen "Buda’ya, Dhamma’ya ve Sanha’ya sığınırım" ifade edilir. Buda’nın, kim ki sımsıkı üç cevherin faziletlerine güvenirse onun karşıya geçmek üzere nehre girdiğini, yani aydınlanmaya kavuşma ve Nirvana’ya ulaşmaya namzet olduğu söylenir. Bu üç esastan birini kabul etmeyen Budist olmaz.
Dhamma: Buda telkinin esası, doktrini. Hıristiyanlıkta İsa, İslam’da Kuran’a benzer bir öneme sahiptir.
Sangha: bekar keşişler, rahipler topluluğu. Rahipler manastırlarda topluca münzevi şekilde yaşarlar. Hiç rahip olmayan Nirvana’ya ulaşmaz.
Ritüelin merkezinde Buda vardır. Kişi istediği bir vakitte Buda heykelinin veya ona ait sembolün önüne gelir, diz çöker, ellerini yüz hizasında avuç içleri yan yana olacak şekilde birleştirerek Buda’ya, Dhamma’ya ve Sangha’ya sığınırım der. Sonra kutsal metinlerinden pasajlar okur. Bazen bir secde pozisyonunda da ayinlerini sürdürürler.
Tapınaklara girerken ayakkabılar çıkarılır. Evde de ibadet yapılır, ama muhakkak bir Buda heykeli bulunmalıdır.
Budistler, dua ederken tekerlekleri veya tespihleri kullanırlar. Çarka adı verilen tekerlekler dharma ve samsara çakralarını sembolize eder. Malasa adı verilen tespihler 108 taneden oluşur.
Zihin ve bedenin uygunsuz istek ve arzularını kontrol altına almak için meditasyon ve yoga da uygulanan bir ritüeldir.
Ayin yerlerine Vihira denir. Vihira’lar genel ayin salonu, meditasyon odası, keşişlerin kaldığı odalar, stupa(kutsal emanetler bölümü) ve avludan oluşur. Tıpkı bizim kültürümüzde yer alan külliyeler gibi.
Budistler Ay takvimini kullanırlar. Her ayın birinci/hilal ve on beşinci/dolunay günlerini ziyaret etme günleri deyip(uposatha) Vihara’larda meditasyon yaparlar. Her ay yapılsa da bu bayram dışında mezheplere göre kutladıkları bayramları da vardır.
Budistlerin kutsal saydığı mekânlara ziyaretleri de vardır. Bu hac ziyaret yerleri
1-Lumbini: Buda’nın doğduğu yer olup, sembolü beyaz fildir.
2-Bodh Gaya: İlk aydınlanmaya erişildiği yerdir. Sembolü Bodhi ağacı/yabanci İncir ağacı
3-Sarnath: İlk vaazın verildiği yer olup, sembolü Sekiz Dilimli Yol’dur.
4-Buda’nın öldüğü yerdir. Sembolü ise Stupa’dır.
Bu dört yer dışında Buda’nın hayatıyla bağlantılı mekânlar da vardır. Hatta bunlardan biri de 2008 yılında Taliban tarafından yıkılan Afganistan’daki Bamiyan. Buradaki Budalar bir dağ üzerine oyularak yapılmış iki Buda heykelinden oluşmaktadır.
Sadece keşişlerin uyması gereken kurallar: yasaklanmış zamanlarda yiyip-içmekten sakınmak(oruç), dans etmek, şarkı söyleme vs sakınmak, süs ve güzel kokudan uzaklaşmak, geniş ve rahat yataklardan sakınmak, altın, gümüş gibi hediyelerden sakınmak.
Buda ölmeden önce ne bir kutsal kitap bırakır ne de kendisine bir hale. O kişinin kendi içine ışık tutmasını istemiştir her zaman. Ölüm merasiminde onun öğretilerini yaşatmak görevini Sangha denilen teşkilat üstlenir.
Sangha üyeleri genellikle faaliyetleri, sabah erkenden kalkar, dua eder, günlük yiyeceğini toplamak için dilenciliğe çıkar. İki öğünlük yiyeceğini sadaka tasına biriktirdikten sonra manastırlarına dönüp, öğleden sonra kutsal kitap okuma, meditasyon, ve dua ile geçirirler.
Bazı İslami yazarlar Buda’nı Kuran-ı Kerim’de bahsedilen peygamber Zilkifl olduğunu yazmışlardır. Kuran’daki Tin süresinde zikredilen incir ağacının Buda’ın Nirvana’ya ulaştığı yabani incir ağacı/Bodhi olduğu da belirtilir.
Buda’nın doğumu, yaşamı hakkında çeşitli rivayetler olsa da gerçek olan şu ki, Buda zamanının bir filozofu, ruhani öğretmeni olmuştur. Onun dört ana gerçeği, Sekizli Dilimli Yol’u kendisinden çok çok sonraları bile kabul edilerek yaşamaya devam etmiştir, edecektir de. Buda’nın ruhsal görüleri, dünyaya bakış felsefesi, derin düşünce uygulamaları tarihi süreç içerisinde evrenselleşerek, onu bir düşünür kabul ettirmiştir.
Budizm’in en karakteristik özelliği ise Yüce bir varlığa ya da tanrının varlığı-yokluğu ile ilgilenmemesidir. Her gittiği kültürde uyum göstermesidir. Bu da onun dünyaya kolay yayılmasını sağlayan etken olmuştur.


Comments