top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 369 sonuç bulundu

  • Esir Şehrin Mahpusu - Kitap Tavsiyesi

    Esir Şehrin Mahpusu - Kitap Tavsiyesi Kemal TAHİR Yayınevi: İthaki Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2016 Sayfa Sayısı: 342 Esir Şehir üçlemesinin ikinci cildidir, bu roman. I. cildinde Osmanlı Devleti’nin üst tabakasına mensup, iyi eğitim almış paşazade Kemal Bey’in Kuvayı Milliye’ye destek verme sürecini ve bu yüzden hapse girmesini anlatırken, II. cildinde ise siyasi görüşünden ötürü girdiği hapis günlerini anlatmıştır. Bir Osmanlı paşazadesi olan Kemal Bey, hapis günlerinde buradaki, yokluğu, yoksulluğu tanır; yoksulluğa karşı yapılan acımasızlıkla karşı karşıya gelir. Kemal Bey, siyasi mahkumların olduğu koğuşa değil de, kadın satıcısı, dolandırıcı, uyuşturucu, kumar…gibi adli suçların olduğu koğuşa gönderilir ve burada onların hayat hikayelerini öğrenir; İşlenen suçların farklılığına göre davranışları, tavırları… Paşazade hapis günlerinde bir yandan işgalci devletlere yakınlaşan burjuvayı, toplumundaki ahlaki yozlaşmayı, devletin bürokratik-otorite zayıflığını, çöküşünü, diğer yandan da İtilaf Devletleri’nin siyasete topluma etkilerini, analiz edip anlamaya çalışır. Bütün bunlara ek II. Abdülhamit döneminin istibdadını, zulümlerini, jurnalciliği, Çanakkale ve Gazze cephelerini, hürriyetin nasıl olması gerektiği, İttihatçılıkta zihin çağrışımları… basının Kuvayı Milliye ve M.Kemal’in başarılarına nasıl sansür uyguladığı, üstünü örtmeye çalıştığını, işgalci devlet yanlılarının halkı birbirine nasıl düşman ettirmeye çalıştıklarını öğrenir ve görür. Özellikle romanda dönemin basınına dair örnekler vermesi döneme dair izlenimleri daha iyi açıklar. Kitaptan Alıntılar: -Oraya Osman Ağa’nın korucularından başkası giremez. Orası Ağa’nın volta yer… Osman Ağa çıkmazsa, korucularından hiçbiri de çıkmazsa, orada kimse dolaşamaz. Buranın kendine göre yasaları var. Bahçede adamı keyfine gezdirmezler! Demedim mi? Bak, orta yer ağır cezalıların. Bizim gibi iftiradan, şundan bundan gelenler, orada volta vuramazlar. Voltayı bırak, önlerinden geçip uğurlarını kesemezler. -Alemdar’ın bayram sabahında okuyucularına verdiği en önemli haber şu: “İzmir Ankara’da durum ciddileşmiştir. Kemalilerle Enveristler arasındaki boğuşma öyle kızgınlaşmıştır ki vuruşacaklarından korkuluyor. Kemal ile Kemal’in tarafını tutanlar günden güne yer kaybetmekte Enveristlerin durumu ise kuvvetlenmektedir. Kemalilerin emriyle son günlerde bazı Enveristler asılmıştır…. -Faytoncular da, hamallar gibi iki bölük olmuşlar. Birazı Kuvayı Milliyecilerden yana, birazı padişahtan… Osman Ağamız Kuvayı Milliyecilerden çok can yakmıştır. Geçenki seçimlerde, bir mahalle adamının oyuna sopa gücüyle İtilafçılara verdirmiştir… bunu İtilafçılar buradan çekip alacaklardı ya, neden almadılar_ Binbaşı Arif Bey’den korkmasa içeriye Kuvayı Milliyeci gazeteleri hiç sokturmayacak

  • Budala - Kitap Tavsiyesi

    Budala - Kitap Tavsiyesi Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ Çeviren: Ergin Altay Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları/ Hasan Ali YÜCEL Klasikler Dizisi Tür: Roman Basım Tarihi:2022 Sayfa Sayısı:791 Lev Nikoleyeviç sara hastasıdır. İsviçre’de tedavisini tamamladıktan sonra ülkesi, Rusya’ya dönmüştür. Lev Nikoleyeviç, soylu Muşkin ailesine mensup bir prenstir. Bu pres, iyi yürekli, saf, ön yargıları olmayan, merhametli, çocukları seven, gerek kendinden alt sınıfa gerek üst sınıfa sevecen, sevgi dolu bir prenstir. Bu yüzden çevresindeki insanlar ona “budala” demiştir. Her romanın olmazsa olmazı “aşk”ta vardır, bu romanda. Bir kadını seven iki erkek, bir erkeği seven iki kadın, iki kadını seven ve her ikisinden de ayrılmak istemeyen bir prens… bir de bulunduğu sınıfı değiştirmek isteyen şımarık ama nihilist bir genç kız ve onun aristokrasi ailesi. Gelgelelim, 1860 yılının ikinci yarısını yaşayan Rusya’sına: İnancın giderek yitirilmesi ama inanmanın da gerekliliği, Katolikliğin Hristiyanlıkla ilgili olup olmadığı, tanrısallık sorunu… Toplumun ahlaki yozlaşmışlığı, yoksulluğu, bir idam mahkumunun sehpaya giderken okuyucu da yarattığı adalet sorgulamaları, belli aralıklarla yaşanan kıtlık dönemlerinde insanların din adamlarını yemeleri… Dünyayı birbirine bir sarmal gibi bağlayan demiryolları, büyük toprak sınıfları,  ruhban sınıfı ve bunların yanında, ithal düşünce olan liberalizmin toplumun sosyo-ekonomi-kültürel hayatında yer bulmaya başlaması; ki o “ liberalizm Rus düzenine doğrudan bir saldırıdır, Rusya’yı yadsımadır, anayurdundan nefret ettirir, onu aşağılar…” aristokrasi sınıfı, kadına dair düşünceler, izlenimler… Ve bütün bunlara ek karakter, kişilik analizleri, ruhsal çözümlemeler, betimlemeler. Romanı okurken bugünün dünyasından da çokça izler bulunacağı, iç dünyamıza dair düşüncelerin bolca olacağı bir romandır, Budala. Romanın dili yoğun bir dildir ama bir o kadar da akıcı üsluba sahiptir. Eğer Dostoyevski okuyucusu iseniz, yoğun anlatımlı kitaplara alışkınsanız, okurken düşünmeyi, sorgulamayı, psikoloji incelemelerini, analizleri seviyorsanız, kaliteli bir roman okuyucusu iseniz elinizden bırakmayacağınız, zevkle okuyacağınız bir romandır Budala. Bir de roman yazarımız Alexander Puşkin, Lev Tolstoy gibi yazarların eserlerinden de alıntılar yapmış, atıflarda bulunmuştur. Ayrıca romandan esinlenerek farklı ülkelerde filmleri, dizileri, tiyatroları da yapılmıştır.

  • Türkiye'nin Demokratikleşme Sürecinde Atatürkçülük - Preston HUGHES - Kitap Tavsiyesi

    Türkiye'nin Demokratikleşme Sürecinde Atatürkçülük - Preston HUGHES - Kitap Tavsiyesi Preston HUGHES Çeviren: Narin Özlem Yayınevi: Arkadaş Yayınevi Tür: Tarih Basım Tarihi: 2009 Sayfa Sayısı: 217 Atatürkçülük ya da Kemalizm Türkiye Cumhuriyet’inin siyasi, sosyal, ekonomi ve kültürel hayatında bolca yer alan bir kavramdır. Bu kavram, birlik ve beraberliği getirmeyi amaç edinen, bir arada ortak ülküde buluşmayı hedefleyen ama bir o kadar da beraberinde tartışmaları, anlaşmazlıkları, sorunları özellikle de politikada ayrıştırmayı getiren bir kavram olmuştur. Peki ama Kemalizm-Atatürkçülük ne idi? Bu kavramlar nasıl oluştu, kimler ortaya çıkardı? 1930’lu yıllardan günümüze kadar gelinen süreçte bu iki önemli kavrama neler eklendi neler çıkarılırdı, artısı-eksisi var mıydı? Atatürk’ün kendisine ve yaptıklarına karşı sadakat ve bağlılık göstermek adına bu kavramlara yazarlar, askerler hangi kitapları yazmışlardı ve ne gibi faaliyetleri yürütmüşlerdi? Bir yandan Atatürkçülüğün, Kemalizm’in en ateşli savunucularından olurken bir yandan da onun kurduğu cumhuriyete, ilkelerine ihanet etmişler miydi, edenler var mıydı? İşte bu ve benzeri soruların cevaplarını bulabileceğiniz ama oldukça kısa ve özet bir kitaptır, elimizdeki kitap. Eğer yakın siyasi tarihi biliyorsanız bu kitabı tavsiye ederim. Çünkü 1930’lu yıllardan günümüze kadar ki zamanın, bu kavramlar üzerinden, kısa özetini sunan bir araştırma kitabıdır. Ama bilmiyorsanız ya da daha detaylı okuma yapmak isterseniz yazar kaynakça bölümünde bolca yararlandığı eserleri vermiştir onlardan okuma listesi oluşturabilirsiniz. Kitaptan Alıntılar: -İnsanların yeni bir parti için CHP’yi terk etmelerine hazır olmalarının Atatürk için ayıltıcı bir etkisi olmalı. Ağaoğlu söyle yazmıştı: “eğer Atatürk’ün içinde neler hissettiğini yüz ifadelerinden anlayabilen insanlar olsaydık yeni partinin başarısının Atatürk’ü ne kadar derinden incittiğini kolaylıkla anlayabilirdik” -1970’lerin sonlarında ordu Türk gençliğine Atatürkçülüğü aşılama çabasına aktif olarak dahil olmuştu. Birincil eğitim araçları, Kara Kuvvetleri’nin Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ve revize edilen Milli Güvenlik Dersleri kitapları ordu tarafından yazılmış ve onaylanmıştır.  Sivil okullarda olduğu gibi askeri okullarda da bu kitapları okutanlar subaylardır.  Türk gençliği artık ordu tarafından resmen onaylanmış ve kendilerini bu kutsal ideolojinin koruyucuları olarak gören kişilerce sunulan bir Atatürkçülüğü öğreniyorlardı.

  • Tarihte Toplumsal Cinsiyet - Kitap Tavsiyesi

    Tarihte Toplumsal Cinsiyet - Kitap Tavsiyesi Merry E. Wiesner-HANKS Çeviren: Meral Çiyan ŞENERDİ Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Tür Araştırma-İnceleme Basım Tarihi:2023 Sayfa sayısı:386 Bir tarihçinin kaleminden, Paleolitik dönemden bugüne kadar gelen süreçte, toplumsal iki cinsiyet olan, kadın ve erkeğe, biçilen rolleri, onlara dair değer yargılarını, toplumdaki yerlerini gösteren ve tarihsel süreçte bunların ne kadar değişip değişmediğini de okuyucuya sorgulatan -özellikle kadınlara- bir araştırma-inceleme kitabı. Kitap sekiz bölümden oluşur; aile, ekonomi, fikir, yasa, din, eğitim, kültür ve cinsellik gibi konu başlıkları altında dünyadaki pek çok toplum kültürlerinin kadını ve erkeğinin, tarihsel değişim süreçlerini incelerken aynı zamanda satır aralarında da eşcinsellik, LGBT, trans bireylere bakışı da okursunuz. Bir de 1500’lerden itibaren başlayan sömürgeciliğin getirdiği ırk-kan kavramının renk,ten,saçrengi,yüz özelliklerinin kadın- erkek nüfus üzerindeki etkilerini, özelliklerini, nasıl sorunlar oluşturduğunu da. Kitap, toplumu oluşturan kadın ve erkeğin, toplumlardaki kültürel tarihlerini, bugüne kadar gelen değişimlerini öğrenmek, bilmek isteyenlerin anlaşılır, yalın bir dil ve akıcı üslupla okuyacağı bir inceleme kitabıdır. Ancak kitapta dünya üzerindeki kültürlerin kadını ve erkeğine dair bilgiler vermesine rağmen, Osmanlı dönemi toplumuna dair çok az bilgi vardır; Türkiye Cumhuriyeti’ne dair bir bilgi yoktur. Daha çok Amerika- Afrika-Avrupa kıtaları, Çin, Japonya, Hindistan ve bazı Ortadoğu ülkelerinin kültürlerindeki kadın-erkeğe dair bilgiler, analizler ve yorumlar vardır. Ama o kıta ve ülkelerdeki kadın ve erkeğe dair düşünceler, fikirler, toplumdaki yerleri, bizim kültürümüzde de var olduğunu, aynı değer yargılarını taşıdığını farkedersiniz ve aslında dünya üzerindeki kadın ve erkeğin -bir zamanlar ve şimdi de - hep aynı kalıplar içinde yaşadığını, yaşatıldığını. Kitaptan Alıntılar: -Genç kadınların daha yumuşak başlı, daha düşük ücretle çalışmaya razı ve seri üretim yapan makinelerde  sürekli aynı işi yapmaya daha yatkın oldukları düşünüldüğünden, fabrikalar açılırken genellikle ilk işe alınacaklar arasındadırlar… -Toplumsal cinsiyet rahatsızlığı çeken ve maddi olanakları elverişli olanlar için 1950’lerde cinsiyet değiştirme ameliyatları yapılmaya başlandı. -Kadınların yüksek öğrenimine karşı çıkanlar, bunu daha önceki yazarların savunduğu gibi kadının onurunu yitirmesi ile değil, daha çok değerli bir şeyi, üreme kapasitesini yetirmesiyle ilişkilendirdiler. Bir kadının beyninin çok fazla kullanmasının bitkin düşmesine ya da rahminin kansız kalıp büzüşmesine neden olacağını iddia ettiler…

  • Kayıp Zamanın İzinde Swannların Tarafı - Kitap Tavsiyesi

    Kayıp Zamanın İzinde Swannların Tarafı - Kitap Tavsiyesi Marcel PROUST Çeviren: Roza HAKMEN Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2019 Sayfa Sayısı:430 Proust’un Kayıp Zamanın İzinde serisinin ilk kitabıdır Swann’ların Tarafı. II. kitabı Albertina Kayıp, III.kitabı Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde. Kitabımız üç bölümden oluşur. Annesinin her gece yatmadan önce öpücüğünü bekleyen çocuğumuz anlatıcımız iken romanımız bu çocuğun zihinsel dünyasındaki anılarından oluşmaktadır. Başkahramanımız mirasyedi olarak tasvir edilen, burjuva Swann’dır. Yazar, başkarakter Swann üzerinden 19.yy. Paris’in toplumunu, insan ilişkilerini, burjuvalığı… anlatırken resim ve müziğin yerini, sokaklarını, caddelerini, çiçeklerini, eşyalarını ayrıntılı bir şekilde betimlemiştir. Romanımızın en önemli özelliği ise zaman akışını vermesidir; geçmiş, an, gelecek birbirinin içine geçerek, birbirlerini izleyerek verilmiştir. Romanda siz okuyucuları ayrıca Swann’ın tutku dolu aşkı, Swann’ın karakter analizi beklerken ayrıntılı anlatımlar, upuzun cümleler de bekler. Bu özellik ilk sayfalarda sizi sıksa da iyi bir okuyucu, kaliteli bir okuyucu iseniz romanı elinizden bırakamayacaksınız.

  • Adalet Partisi ve Süleyman Demirel - Kitap Tavsiyesi

    Adalet Partisi ve Süleyman Demirel - Kitap Tavsiyesi Tanel DEMİREL Yayınevi: İletişim Yayınları Tür: Araştırma, Siyaset Basım Tarihi: 2013 Sayfa Sayısı:376 1961- 1981 yılları arasında yaşamış, liberal muhafazakâr olarak tanımlanan siyasi partilerimizden biridir AP. Kurucusu bir asker olan Ragıp Gümüşpala’dır. Lakin partiyi siyasetin içine aktif olarak yerleştiren, yükselten asıl kişi Çoban Sülü, Barajlar Kralı,Morrison Süleyman olarak da anılan Süleyman Demirel olmuştur. Yakın Türk Siyasi tarihinin önemli kilometre taşlarından biri olan Demirel liderliğindeki bu parti Türkiye’nin ilk koalisyon hükümetinde yer almış olan partimizdir. 1965 ve 1971 yılları arasında iktidarı tek başına ele geçiren parti 1971 muhtırası ile iktidar koltuğundan kalkmıştır. 1980 darbesine kadar da iktidar ortaklığı ile ülke yönetiminde söz sahibi olmuştur. 12 Eylül 1980 darbesi ile diğer partilerle birlikte kapatılarak artık sadece yakın siyasi tarihte yaşamış bir parti olmuştur. Kitabımız Türk siyasi tarihinde önemli bir yeri olmuş olan bu partinin nasıl doğduğunu, Demirel’in Türk siyasi tarihine nasıl yeni bir soluk getirdiğini, halk tarafından kısa bir sürede sevilmesinin, tutulmasını, ideolojilerini analiz ederken diğer yandan da partinin aktif siyasette oynadığı rolü, politikalarını, dönemin şartlarına göre nasıl hareket ettiğini anlatmıştır. Bu yüzden de yakın siyasi tarihi öğrenmek isteyenlerin, Demirel’i ve onun siyasetini tanımak isteyenlerin okuması gereken kitaplardan birdir. Akademik bir kitap olduğundan ötürü okuyucuların yararlanabileceği zengin bir kaynakça kısmı vardır kitabımızın. Akıcı üslup, anlaşılır bir dille kaleme alınmıştır. Kitaptan Alıntılar: -AP, 27 Mayıs’la birlikte 1950-60 döneminde kaybettiği gücü toparlamaya çalışan kesimlere karşı duyulan tepkiyi temsil etmeye soyunmaktaydı… -ABD yönetimin desteğini almanın(veya almış görünmenin) 1946 sonrasında Türk siyasal hayatında önemli olduğunu, rakiplerinden çok daha önce fark eden Demirel’in, ABD başkanı Johnson ile çekilmiş fotoğrafını delegelere dağıtması, onun propaganda konusunda rakiplerinden çok daha ileri olduğunu gösteriyordu. -1970’li yılların ikinci yarısından itibaren ise AP’nin milliyetçilik anlayışı ile MHP çizgisi arasındaki fark iyice bulanıklaşmış; ortak düşmana-komünizme- karşı ittifak hali farklılıklarının üzerine örtü atılması anlamına gelmiştir…

  • Victoria; Askerlerin Şemsiyeleri - Tarih

    Victoria; Askerlerin Şemsiyeleri - Tarih Victoria dönemi Britanyasında şemsiye o kadar revaçtaydı ki savaşa bile götürüldü. Napolyon Savaşları sırasında bir çatışmanın ardından “toprak, süvari kılıçları, çantalar ve şemsiyelerle kaplanmıştır.” Bir Fransız mareşal söyle yazmıştı: Yağmur yağıyordu, İngiliz subaylar at sırtındaydı, her birinin elinde bir şemsiye vardı, bana son derece saçma geldi bu. İngilizler hep birden şemsiyelerini kapatıp eyerlerine astılar, süngülerini çektiler ve kendilerini bizim çizmelerin üstüne attılar. Victoria dönemi öncesinde İngiliz yurttaşları şemsiye kullanımına iyi gözle bakmıyorlardı sokaklarda alaya alınıp tacize maruz kalıyorlardı oysa Victoria döneminde şemsiye bir sosyal ve emperyal statü göstergesidir. Marion RANKINE, Şemsiyoloji

  • Eskiler Modernler Yabanıllar - François Hartog - Kitap Tavsiyesi

    Eskiler Modernler Yabanıllar - François Hartog - Kitap Tavsiyesi François Hartog Çeviren: Adnan KAHİLOĞULLARI Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları Tür: Düşünsel Tarih Basım Tarihi: 2020 Sayfa Sayısı: 297 “Eski” denilen Antik Yunan ve biraz da Roma, kendilerini eskinin karşısında konumlandırmaya çalışan “modernler” ve derken Amerika’nın keşfi ile doğan Yeni Dünya’nın “yabanılları”.   Yazar, Avrupa’nın geçmiş yönetim biçimlerini, onların siyasi olarak kültürel -düşünsel- zihinsel algılarını ve demokrasisini “eskiler-modernler-yabanıllar” kavramları üzerinden, zamanla oluşan benzerliklerini, özelliklerini, kimliklerini incelemiştir. Yazarımız bu üç kavram üzerinden okuyucularına Avrupa’nın siyasal geçmişinin düşünsel tarihini okutur kitabında; tabi Plutarkhos, Levi-Staruss, Strabon, Horatius, Sokrates, Aristoteles, Herodotos, Machiavelli, Bacon,  Montesquieu, Emile Durkheim gibi “eskiler, modernler” zamanının önemli yazarlarının eserlerinden yola çıkarak. Kitabımızda din, tarih, antropoloji, edebiyat, sosyoloji gibi alanlar içiçe geçmiş ve bu da zevkli bir okuma oluşturmuştur.   “Eski” dediğimiz zamanda ne vardı, sorunları, çözümleri neydi? O dönemde kendilerine nasıl itibar kazandırdılar? “Modern”, “eski” den sonra gelen, şimdiye ait olandı; kendilerini “eski”den ayrı tutmaya çalışsalar da “eski” ye olan hayranlıkları aslında onların yani “eski”nin birer taklidini oluşturmuştu; taklitler ki zamanla terör örgütlerini oluşturmuşlardır . Yabanılların olduğu bölgeye sömürgecilik hâkim olur, yabanılların kimlikleri, kültürleri ile neden ilgilenilmeden köleler haline getirildiler? Avrupa’nın siyasi geçmişinin ortak ürünü neden “Eskiler” idi? …gibi sorularınızın cevabını bulabileceğiniz ve düşünsel tarih okuma isteğiniz, zevkiniz ve alışkanlığınız varsa ise zevkle okuyacağınız kitaplardan biridir, Eskiler Modernler Yabanıllar. Eserimizin dili anlaşılır, üslubu sadedir. Ancak yoğun anlatımlıdır. Kitabı iyi anlamlandırmak istiyorsanız tarih bilgisi olmalıdır. Çevirmen, yazarın kullandığı eserlerin parantez içinde Türkçesini vermiştir, bu özellik de bu konuda daha detaylı araştırma yapmak isteyen okuyucular için kaynak olmuştur. Kitaptan Alıntılar: -Eski aşılmamıştır, yeni  tarafından bir kez daha harekete geçirilir, tıpkı Yeni Ahit’in, Eski Ahit’i yürürlükten kaldırmak yerine nihai biçimde daha fazla yaklaştırması  gibi… -Bacon’a göre biz modernler, aslında gerçek eskileriz, o eskilerse dünyanın gençliğidir. Deneyim ve gözlemlerimiz onlarınkini kat be kat aştığından, onlara nazaran tartışma götürmez bir avantaja sahibiz, ancak bunu yeterince kullanamıyoruz. -“Orta Asya despotları arasında bölünmüş dünya, Afrika’nın yabanıl toplulukları ve Batı’yla Kuzey’in  kaba yerleşimcileri barbar bir cehaletten  ve çirkin önyargılardan başka bir şey sunamazdı artık” - “Antikçağın güzel kitaplarını okuduğunuzda tarifi imkansız, kendine mahsus bir heyecan hissetmemeniz mümkün değildir; olsa modern olan hiçbir şey siz de böyle bir his uyandırmaz…” Bu duygudan melankoli doğar, “insan kendini bu kedere kaptırdığında, keder uyandıran şeyleri taklit etme isteğinden kendini alıkoyamaz.” Üstelik o dönemde insanlar  “güçlü olmadıkları halde  müdahaleci, ilke düzeyinde abes, pratikte rezil , istismarcı hükümetlerin” idaresi altında yaşıyorlardı…

  • Geniş Ovaların Mamutları - Eleanor ARNASON - Kitap Tavsiyesi

    Geniş Ovaların Mamutları - Eleanor ARNASON - Kitap Tavsiyesi Eleanor ARNASON Çevirmen: Yasin ÖMER Yayınevi: Ayrıntı Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2023 Sayfa Sayısı:140 Alıştığımız yaşam biçimi başta olmak üzere siyaset, bilim, sanat, eğlence gibi daha pek çok şeye eleştirisel baktıran bir fantastik kurgu romanı… Romanda beyazların Amerikan yerlilerinin kültürlerini adım adım yok edişlerini anlatır; Buz devrinden kalan türlerin gerek ilkim değişikliğinden gerek beyaz bilim adamlarının bunlar üzerindeki çalışmalarını, avcılığın türlere verdiği zararları… Akıcı, yalın bir anlatıma sahiptir. İçeriğinde yer alan hikâyeler samimi bir dile ve mizahla da buluşturulmuştur. Kitabımızın sonunda yazarın “GELECEĞİN EŞİĞİNDE” adlı bir röportajı da vardır. Kitaptan Alıntılar: -Büyükannem “Amerikan yerlilerinin hayatta kalmasının tek yolu sabır ve güçlü bir mizah anlayışıdır” derdi; “Yüce ruh, Avrupalıları buraya göndererek bize nasıl bir şaka yaptı ama” -Buzullar çekildikten sonra her şey daha kuru ve daha sıcak hale gelmişti. Mamut düzlüklerinin yerini kısa çimenli bozkırlar almıştı. Bu bizonlar için sorun değildi ancak mamutların, tıpku filler gibi çok fazla neme ihtiyacı varı. -Beyaz adamlar, özellikle de konu doğal olmayan şeyler üretmeye gelince dahiyane davranır… -Kime güvenebilirdi ki: köken itibariyle Amerikan yerlisi, kültür açısından beyazdı.

  • Yol Ayrımı - Kitap Tavsiyesi

    Yol Ayrımı - Kitap Tavsiyesi Kemal TAHİR Yayınevi: İthaki Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2016 Sayfa Sayısı: 443 Yazar, Esir Şehir üçlemesinin son kitabı olan, Yol Ayrımı’nda İzmir Suikastı ile başlayan ama 1930’lu yıllarda Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması ile perçinleşen, genç Cumhuriyetin yurttaşlarının, siyasilerinin arasında başlayan fikir ayrılıklarını; gerek kahramanlarıyla gerek dönemin siyasilerinin yaptığı işlerden, konuşmalardan ve devrimler üzerinden anlatmıştır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ile başlayan yoksulluk, onun yansımaları olan acı ve korku, devrimlerin getirdiği yeni düzen, ekonomide, siyasette daha liberal düşünenler, Kuvayı Milliyecilerden oluşan Halk Partisi’ne karşı, yeni kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan yana olurlar. Onu bir kurtarıcı olarak görürler, özellikle dönemin başbakanı İsmet Paşa’ya, diğer hükümet üyelerine ve Halk Partisi’ne karşı; ve böylece başlar genç Cumhuriyet’in ilk yol ayrımı… Kemal Tahir bu yol ayrımını anlatırken Lozan Antlaşması, harf devrimi, medreselerin kapatılması, dil meselesi, 1930 senesinde yapılan belediye seçimleri, Atatürk’ün sofrası …gibi dönemin önemli olay ve devrimlerini incelemiştir ve eleştirmiştir. Tahir sadece genç cumhuriyetin değil Osmanlı Devleti’nin sorunlarına da eğilmiştir.; Kanuni döneminin asıl çöküşün başlangıcı olduğu, 1700’lü yıllardan itibaren sürekli savaşıldığını, bu savaşların yenilgiyle sonuçlanması, sonuçların olumsuz getirileri… Tahir, ayrıca Türk toplumunun Batılaşmayı eşya da bulmasının kendi kültürüne getirdiği modası geçmişliği, küçümsemeyi, unutmayı da ele almış ve eleştirmiştir. Bütün bunların yanısıra Osmanlı ve genç Cumhuriyet’in kahramanlık, savaş öyküleri, dönemin insanlarının ruhsal betimlemeleri, merhametli-acımasız, iyi- kötü, saraylısı, fakiri- zengini üzerinden de tarihin bir dönemini göstermeye çalışmıştır yazarımız. Aşırı milliyetçiliği, İttihatçılığı, bir ittihatçı gözünden vatanı kurtarmak için bulaştığı siyasetten ittihatçılığın sonunu okurken 1910-1973 yılları arasında yaşayan Kemal Tahir’in düşüncelerini, görüşlerini anlarsınız. İlk iki romanda başkahraman olan paşazade Kemal Bey üçüncü roman ilk etapta karşınıza çıkmaz;Romanın girişinde sizi başka başkahramanlar karşılar ama romanın ortalarına doğru Kemal Bey sizi hikayesinin devamı ile karşılayacaktır. Bu olay örgüsü romanlar arasındaki kopukluk gibi gelse de okuduğunuz da anlayacağınız gibi- iki romanın kahramanları ve sonradan eklenen kahramanlarla arasındaki bütünlüğü, yazarın neden o şekilde kurguladığını, yazdığını anlarsınız. Üçleme olan roman o dönemleri bilmek, anlamak isteyenlerin muhakkak okuması gereken kitaplardan. Bunun en önemli nedeni son Osmanlı ve genç Cumhuriyet’in dönemlerini sıradan halk üzerinden değil de tam tersine dönemin aydını ve aydınları üzerinden, onların zihin dünyalarının bakış açısıyla; dönemin önemli iletişim kaynağı, halkın tek bilgi kaynağı olan gazeteler ve gazetecilik üzerinden anlatmasıdır, göstermesidir, eleştirmesidir. Romanda ayrıca, sayfaları çevirdikçe, günümüzün partileşme üzerine halkta olan  ayrımı, siyaset, koltuk, uğruna söylenenleri, yapılanları gözünüzün önünden tek tek, film şeriti gibi geçecektir.  2012 yılında TRT Alev ALATLI uyarlaması ile Kemal Tahir’in bu üçlemesini dizi film yapmıştır. Kitaptan Alıntılar: -İktisat buhranı dünyayı altüst ederken…. Her gün yüzlerce banka yüzlerce şirket iflas ediyor. Fabrikalar, madenler, işçilerini dışarı atarak kapılarını kapattılar. Dünya iş çevrelerinde rezaletler, dolandırıcılıklar, kendini öldürmeler gündelik olaylar haline geldi. En güçlü paralar, en güvenilir hisse senetleri paçavralara döndü… Ne zamandır, memur aylıklarını ay başlarında zor ödüyoruz. Çoktan beri gazetelerin en önemli haberi aylıklar üstüne…. ”Aylık cetvelleri hazırlandı”, “Ayrıklar verilecek”, “Aylıklar veriliyor”, “Yarın mutlaka aylık var”….Öğretmenlere bir çok vilayette üç dört aydan beri para verilmiyor. Salt yirmi yaşını bitirmiş erkeklerden alınan yılda üç lira yol parasını ödeyemedikleri için yüzbinlerce vatandaş her yıl otuz gün mahpus yatmakta…. -Aslında hürriyetin hiç kötülüğü olmaz. Hürriyetin kötülüğü, kullanmayı beceremeyenler içindir. Bence, devrimlerin en keskin oldukları dönemler, asıl hürriyet isteyen dönemler sayılmalı... yoksa nasıl izlenir devrimler? Atılımların sonuçları nasıl değerlendirilir.? Hiç kimse hiçbir şey söyleyemiyorsa devrimlerin doğru yolda olup olmadığını nasıl anlayacağız?

  • İnsan Olmak - Kitap Tavsiyesi

    İnsan Olmak - Kitap Tavsiyesi Engin GEÇTAN Yayınevi: Metis Yayınları Tür: Psikoloji, Kişisel Gelişim Basım Tarihi: 2003 Sayfa Sayısı: 183 Beni, seni, annemizi, babamızı, kardeşimizi, eşimizi, sevgilimizi, arkadaşlarımızı, çevremizi, toplumumuzu anlatır. İnsan doğasına has olan özelliklerin, ikilemlerin, davranışların, tutumların, kaygıların, sevgilerin, sevemeyişlerin, bencilliklerin kökenlerine inerek, nedenleri ve sonuçları olarak inceler, insanı. Okuyucu her sayfada, her paragrafta, her satırda kendisinden, ailesinden, sevdiklerinden, çevresinden, toplumundan tanıdığı, bildiği insanları, tıpkı bir film şeridi gibi gözlerinin önüne getirir ve onlara has olan özellikleri, tavırları, düşünüşleri anlamlandırır. Ki yazarımız da aslında bunu istemiştir, kitabın okuyucuda bir ayna olmasını, kendisine kendisini anlatmayı, tanıtmasını amaçlamıştır. Bunu amaçlarken de klasik bir kişisel gelişimci gibi şunu yap, bunu yap, ama bunu yapma gibi değildir, böyle söylemleri yoktur. Bu da kitabı sevmenizi, daha iyi özümsemenizi, iyi çıkarımlar yapmanızı sağlar. Kitabımızın içeriğinde insana dair tarih ve felsefede vardır, bu da kitabı güzel, önemli kılan özelliklerdendir. Herkesin en azından bir kere okuması gereken kitaplardandır. Anlaşılır, yalın bir dili vardır, üslubu akıcıdır. Bir solukta okunan kitaplardandır. Kitaptan Alıntılar: -Bugün insanların birbirinin karşıtı iki ayrı eğilimi doğuştan getirdiğine inanıyorum. Bir yanda dostluğu, sevgiyi ve yardımlaşmayı içeren bir eğilim, diğer yanda bencilliğe ve bozup yıkmaya yatkın eğilim. Her İnsanda bu eğilimlerin her ikisi de vardır; ama hangi eğilimin daha egemen olacağını bireyin doğduğu andan buyana geçiregeldiği yaşantılar beliriyor… -Kimi çocuk, verilmeyen sevgiyi günün birinde alabileceği umudunu yine de sürdürür, tüm gücüyle kendisini anne-babasına kabul ettirebilmek için çabalar ve kişiliğini geliştiremez. Kiminin ise hiç umudu yoktur. Ana-babanın beklentilerine ve değerlerine karşıt düşen davranışlara başvurarak onları protesto eder ve hiç olmazsa bu yoldan onların ilgisini çekmeye çalışır. -Annesinden alamadığı sevgiyi kızından bekleyen bir baba ya da ulaşamadığı baba sevgisinin oğlundan bulma umudunda olan bir anne gibi örnekler sorunların bir kuşaktan diğerine aktarılmasına neden olabilir…

  • Nefertiti'nin O Güzel Maskesi - Tarih

    Nefertiti'nin O Güzel Maskesi - Tarih Nefertiti: Antikçağ’daki Mısır’ın firavunlarından IV. Amenhotep’in karısıdır. Çok ünlü maskesi 1924’ten beri Almaya ülkesindedir. II. Dünya Savaşı sırasında zarar görmesin diye yerin altına saklanmıştır. 1970’ler de ulusal kimlikleri temsil etmek amaçlı Berlin Duvarı’nın iki yakasında sergilenmiştir. 1989 yılında Batı Almanya pullarına basılmıştır Neferti’nin o güzel maskesi…

  • White Facebook Icon
  • Instagram
  • X

Bilge Zevat

Bilge Zevat Baykuş

© 2024 by Kâşif

bottom of page