
Arama Sonuçları
Boş arama ile 338 sonuç bulundu
- ATATÜRK ve DEMOKRATİK TÜRKİYE - Kitap Tavsiyesi
ATATÜRK ve DEMOKRATİK TÜRKİYE - Kitap Tavsiyesi Halil İNALCIK Yayınevi: Kronik Tür: Araştırma-İnceleme Basım Tarihi: 2020 Sayfa Sayısı:240 Tarihçilerin Kutbu olarak nitelendirilen Halil İnalcık’ın on makalesi bu kitapta bir araya getirilmiştir. Makalelerde Atatürk, Atatürkçülük, Hilafet, Laiklik, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişteki modernleşme ve inkılapların fikir alt yapıları, algılayışları, tarih ve sosyolojik açıdan incelenmiştir. Bu incelemelerde İnalcık, birçok tarihçi ve düşünürlerin zıt bakış açılarına yer vererek kendi yorumlarıyla birlikte kaleme almıştır. Kitapta ayrıca Türkiye ve Yunanistan’ın bugüne kadar ki tarihi süreci ve gelişmeleri, Türkiye ve Japonya’nın çağdaşlaşma yolundaki farklılıkları ve ortak yanları, Atatürk’ün “fikrimin babası” diye nitelediği, Türk düşünür, sosyolog Ziya Gökalp’ in de incelendiği makaleler mevcuttur. Üzerine notlar alıp düşüneceğiniz, kitap listenize dipnotlardan yeni kitaplar ekleyeceğiniz bir araştırma inceleme kitabıdır. Kıymetli tarih yazarımızdan bize kalan kıymetli eserlerinden biri okunması gereken kitaplardan biri. ATATÜRK ve DEMOKRATİK TÜRKİYE
- Hayaller Sancağının Kuru Sarhoşları - OSMANLILARDA ESRAR ve ESRARKEŞLER - Kitap Tavsiyesi
Hayaller Sancağının Kuru Sarhoşları - OSMANLILARDA ESRAR ve ESRARKEŞLER - Kitap Tavsiyesi Onur GEZER Yayınevi: İletişim Yayınları Tür: Tarih Basım Tarihi: 2021 Sayfa Sayısı:163 Tarihçi yazar Onur Gezer, kitabında öncelikle esrarın tarihine kısa bir giriş yapmıştır. Ama bu kısa giriş sizi doyuracak bilgilerden oluşur; Sümer, Asur, Mısır, İskit gibi uygarlıklarda, esrarın anlamı, kullanımına dair ilginç bilgiler verilmiştir. Hemen ardından Hintlilerin kutsal kitabı Veda, İranlıların Zerdüşt İnancı, Haydarilik mezhebindeki esrarın, hikayelerinden Irak ve Suriye’ye derken Avrupa ülkeleri ve oradan nihayet Yeni Dünya’daki esrarın serüveni ve günümüze kadar ki kısa ama öz hikayesi yazılmıştır. Tarihçimiz coğrafyalardaki esrarın tarihini verdikten sonra asıl konuya başlar ve bizleri Osmanlı ülkesindeki esrarın izlerini sürmeye (yazarın kendi tabiri) davet eder. Yazarımız, işe Osmanlı Türkçesi’ndeki esrar kelimelerini açıklamakla başlar. Sonra, esrarın kullanım alanlarını anlatır. En nihayetinde yazarımız, Osmanlı Edebiyatı’ndaki gerek Mesneviler (Fuzuli^nin Beng-ü Badesi, Nidayi Ankaravi’in Mubahasat-ı Mukayyifat, Sıhhat-ı Çelebi’nin Menakkıb-ı Mukayyifat vs..) gerek divan şiirlerindeki (bolca beyit örnekleri verir) esrarın nasıl anlatım ve anlam bulduğunu gösterir. Yazarımız, İslam hukukuna göre esrara dair düşünceleri de sunarken esrarın Anadolu’ya nasıl geldiğini ve asıl kullanıcıları olan dervişleri ve esrarın onlar üzerindeki etkilerini bolca resimler de kullanarak anlatmıştır. Ayrıca esrarkeşlerin sokakları, kahvehaneleri, yapımında kullandıkları araç-gereçleri, nasıl kullandıkları ve asıl önemlisi toplumda oluşturdukları sorunları ve Osmanlı yönetimin aldığı önlemlere dair pek çok bilgiler de verilmiştir. Kitabı okurken esrar ve esrarkeşlere dayalı bilgiler bol dipnotlarla desteklenmiş ayrıca Osmanlı dönemi yazarlarının ve Osmanlıya bir şekilde yolu düşmüş olan yabancı yazarların karşılaştığı manzaralar da içerikte aktarılmıştır. Bu da kitabı haliyle objektif kılmıştır. Sade bir dil ve akıcı üslup kullanılmıştır. (anlamayı zorlaştıracak Osmanlı Türkçesi kelimeler cümleler yoktur) Hayaller Sancağının Kuru Sarhoşları - OSMANLILARDA ESRAR ve ESRARKEŞLER
- DELİLİĞE ÖVGÜ - Kitap Tavsiyesi
DELİLİĞE ÖVGÜ - Kitap Tavsiyesi Desiderius ERAMUS Çeviren: T. ERDEM Yayınevi: Arya Yayıncılık Basım Tarihi: 2009 Sayfa Sayısı:180 Eramus, Rönesans döneminin hümanist temsilcilerindendir. Kitabında insanoğlunun özgürlüğe ulaşmasını, özgür ve mutlu olma yollarının geçtiği delilikleri anlatmıştır. Eramus deliliğin yollarını anlatmak için, başkahramanını yani delilik tanrıçasını yaratmış önce. Sonra bu tanrıçaya ses olmuş, ardından Yunan mitolojisiyle bağlantılar kurarak, çocukluk, gençlik, yaşlılık, evlilik, kadın-erkek, aşk, savaş, siyaset, din ve bilim üzerinden delilik ve bilgeliğin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Tabii, Roma Medeniyetinin düşünür ve yazarlarından, eski-yeni Ahit’ten alıntılar yaparak da deliliği ve bilgeliğin yollarını anlatmıştır. İronik bir dil ile yazılmış eserde, 15.yy. kiliselerine, din adamlarına yönelik iğneleyici, eleştirileri ağır basar. Bir de kitapta ağır basan diğer konu, yazarın kadınlara yönelik ilginç tespitleri!!! Hatta bazı okurlar kadın hakkında yazılanları, hakaret kabul edip okumayı bırakabilirler ama bırakmayın çünkü dönemin kadına bakışı budur. Önemli olan kitapta deliliğe giden yolları bulup mutlu olmaktır. DELİLİĞE ÖVGÜ
- KIRK YEDİ’LİLER -KİTAP TAVSİYESİ
KIRK YEDİ’LİLER -KİTAP TAVSİYESİ Füruzan Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2014 Sayfa Sayısı:518 Türkiye’nin yakın tarihindeki, karanlık dönemlerinden biri olan, 12 Mart döneminin gençlerinin, tutuklanıp, sorgu odalarında maruz bırakıldığı psikolojik ve fiziksel şiddeti, işkenceyi anlatan romanlardan biridir Kırk Yedi’liler. Bu gençler, dönemin hükümetlerin resmi ideolojisiyle uzlaşmayan, ortalama 47 doğumlulardır. Bu yüzden romanın adı Kırk Yedi’liler’dir. Romanımız, 12 Mart zamanının sorgu odalarında yaşananları anlatırken, bir yandan da dönemin toplumsal sınıflarının arasındaki ekonomi- sosyal- kültürel farklılıkları, eşitsizlikleri kahramanlar aracılığıyla gösterir. Bunun yanı sıra genç Cumhuriyetin devrimlerinin, toplumsal algılarını, sancılarını bunların taşraya nasıl yansıdığı, yaşatılıp yaşatılmadığını, aydınlar ve sıradan halk üzerinden anlatmaya çalışmıştır. Yazarımız, başkahramanın çocukluğunun geçtiği Erzurum’u ayrıca Kars yöresindeki hayatın her alanındaki zorluklarını; bu yörelerdeki soğuğu, yoksulluğu, yaşamı sağlayan hayvanların insan hayatından neden daha önemli görüldüğünü, erkek- kadın ve çocuklara bakışları, sıradan bir köylü çocuğu ile memur çocuğu arasındaki eşitsizliği, farklılıkları, şehirlinin köylüye köylünün de şehirliye bakışını, Rus- Bolşevik denince duygular, düşünceler, Kafkasya’dan gelen göçerleri… gibi daha pek çok yaşama dair ayrıntıların, o yörelerin dilini de kullanarak akıcı bir üslup, yalın anlatımla, o dönemi başarılı bir tasvirle sunmuştur, bizlere. Bir dönem romanı olan romanımız, yakın tarihe ilgi duyanlar, merak edenler tarafından bir solukta okunacak romanlardan biridir. **Romanımız yazarın ilk romanı olup ayrıca 1975’te Türk Dil Kurumu tarafından Roman Ödülünü almıştır. KIRK YEDİ’LİLER
- KADINLAR ve CADILAR - KİTAP TAVSİYESİ
KADINLAR ve CADILAR - KİTAP TAVSİYESİ Pınar ÜLGEN Yayınevi: Yeditepe Yayınları Tür: Tarih Basım Tarihi: 2022 Sayfa Sayısı:224. Ortaçağ Avrupası’nın kadınlara bakışı, bu bakıştan kaynaklanan ve kilise zihniyetinin de büyük katkısıyla başlatılan cadılık ve cadı avını anlamak isteyenlerin okuyacağı bir başlangıç kitabı. Yazar kitabında hem Türk hem Avrupa araştırmacılarının kitap ve makalelerinden bolca alıntılar yaparak Avrupa’nın bir döneminin, bu mistik konusu hakkında okuyucuyu doyurucu bir şekilde bilgilendirir. Ortaçağ Avrupa’sının ekonomi bunalımı, sosyo-kültürel durumu, cinsellik, yoksulluk, bebek ölümleri, kadınların bilge oluşu gibi nedenlerden doğan cadılığın gelişmesi, cadı avının yaygınlaştırılması; yakalanan cadılara uygulanan işkenceler, testler ve işkencecilere verilen kılavuzlar anlatılmıştır. Ardından bir cadının günlüğü, mahkeme kayıtları, cadıların itirafları gibi konu başlıklarıyla da o dönemin toplumunun, kilise zihniyetinin kadına ve cadılığa bakışını yazar kitabında vermeye çalışmıştır. Cadılığın neden kadın vücudunda can bulduğuna dair okuma yapmak isteyenlerin öncelikle okuması gereken bir başlangıç kitabıdır. Eğer daha fazla bilgi öğrenmek isterseniz kitabın kaynak kısmı oldukça zengindir ve size bu konuda yol gösterecektir. Kitabın dili konusuna gelecek olursak sade-anlaşılır bir dili ve akıcı üslubu vardır. KADINLAR ve CADILAR - KİTAP TAVSİYESİ
- RIZA NUR - TARİH
RIZA NUR - TARİH Rıza Nur, I. ve II. TBMM ’nde Sinop mebusu olmuştur. Birinci mecliste Maarif Bakanlığı ikinci mecliste ise Sağlık Bakanlığı görevlerinde bulunmuştur. Hem Moskova Antlaşması müzakeresinde hem de Lozan Konferans’ına giden heyette delege olarak yer almıştır. Rıza Nur, gerek yapılan reformlar gerek devlet görevlileri ile ters düşmüş ve 1926 yılında, İzmir Suikastı’ndan bir sene sonra, ülkeyi terk etmiştir. Rıza Nur yurt dışında, Fransa’da, Hayatım ve Hatıratım adında bir hatırat yazar. Hatıratını, 1929 yılında kaleme almaya başlar ve 1935 yılında bitirir. Daha sonra bu hatıratının nüshalarından birini, İngiltere British Museum’a gönderir ama 1960 yılına kadar yayımlanmaması şartıyla. Rıza Nur, Atatürk’ün ölümü sonrası, Aralık 1938,yılında Türkiye’ye dönüş yapar ve 1942 yılında ise ölür. Rıza Nur’un hatıratı 4 cilttir. İlk iki cildinde kendi hayatını, üçüncü cildinde İsmet İnönü’yü ve son cildinde ise Atatürk’ü konu alır. Nüshaları İngiltere, Hollanda ve Fransa bulunur. Nur’un hatıratında İsmet İnönü, Refik Saydam, Rauf Orbay, M.Kemal gibi isimlere yönelik yazdığı ithamlar ve hakaretler bulunur. Ama asıl dikkati çeken kısım ise kitabın bazı sayfalarında M.Kemal’e ve ailesine yönelik ağır ithamların, hakaretlerin yer almasıdır. Bu itham ve hakaretler sayfaların diplerine ve kanar kısımlarına yazılmıştır. Rıza Nur’un hatıratını ilk yayıma hazırlayan kişi, Prof. Cavit Orhan Tütengil’dir. Tütengil, İngiltere’de araştırmalar yaparken bulduğu hatıratın nüshalarını alır ve 1963 yılında yayımlar; M.Kemal’le ilgili hakaretleri, “ yanlış değer yargıları ile dolu ” diyerek yayımlamaz. Daha sonra, sözde tarihçi, Kadir Mısıroğlu, 1967 yılında, Rıza Nur’un bu kitabını tekrar yayımlar. Hatta kendisi söyle der: 1967 senesinde Cağaloğlu’nda iken birisi yanıma yaklaşır ve bu hatıratı verir. Ben de hayali bir yayınevi ile yayımladım… Mısıroğlu’nun kitabı toplatılır. Daha sonra Abdurrahman Dilipak ikinci kere daha yayımlar ancak bu da o dönem yine toplatılmıştır. Rıza Nur’un hatıratının bazı sayfalarında yer alan ek kısımlar, bazı dil bilimciler, tarihçiler gibi araştırmacılar çalışmalarda bulunurlar. Uzmanlar, Atatürk’ün kitaplığında bulunan, Rıza Nur tarafından imzalanan eserdeki, yazı karakterleri ile hatıratında Atatürk’e hakaret ettiği kısımlardaki yazıların karakterleri karşılaştırılır. Uzmanların yaptığı bu karşılaştırma sonucu, hatıratta, Atatürk’e ve ailesine yönelik ağır itham ve hakaret ettiği kısımların kendi el yazısından çıkmadığı, farklı bir yazı karakterine sahip olduğu belirlenir ve üstelik de bu kısımlar sayfa diplerine ve sayfa kenarlarına farklı kalemlerle yazılmıştır. Ayrıca bu bölümlerde “şöyle rivayet ediliyor, babası için şöyle deniliyor, şöyle imiş..” gibi cümleler vardır. Bunun dışında hatıratta “Ali Rıza, M.Kemal’in üvey babasıdır” cümlesinin üzerinin kalın bir şekilde çizilerek iptal edilir. Hatırattaki sayfaların kenar ve diplerine yazılan cümlelerin, yapılan araştırmalar sonucu Rıza Nur’un kalemine ait olmadığı artık bilinir. Peki bunun yapılmasındaki amaç nedir diye sorsak, cevabı basittir; Atatürk, üzerinde güneş batmayan, yenilmez denilen İngiltere’yi ve onun piyonu Yunanistan’ı maddi ve manevi olarak ağır bir yeniliye uğratmıştır. M.Kemal’in bağımsızlık savaşı tıpkı dinamo taşları gibi, İngiltere’nin sömürgelerine örnek olmuş, onlar da İngiltere ile bağımsızlık savaşına girmiştir ve İngiltere ağır bir kayıp yaşamıştır. Atatürk’e bundan ötürü duyulan bir nefret vardır. Bu nefreti, kinİ, onu ülkesindeki seven insanlara da bulaştırmak, gözden düşürmek için böyle bir yola girişilmiştir. Ayrıca Rıza Nur, İngiliz Gizli Servisine çalışan bir muhbirdir. Bu da hatıratında gerek reformları, devrimleri sert şekilde eleştirmesi, Lozan’ı bir zafer olarak kabul etmeyişi ..., gerek Atatürk’ün yanındaki kişilere, gerek Atatürk’e ve ailesine yönelik itham ve hakaretlerin sebebini açıklar. Rıza Nur’un İngilizlere çalışan bir muhbir olduğuna dair bilgiler ise: Rıza Nur’un İngilizlere çalışan bir muhbir olduğuna dair birkaç belge vardır. Bunlar; Robert Olsen, Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Sait İsyanı adında bir kitap yazar. Bu kitabın 132. Sayfasında, İngiliz Genelkurmay Başkanlığı hava arşivleri kütüphanesinde yaptığı bir incelemeden bahsetmiştir. Burada bulduğu bir rapora göre, 7 Ekim 1924 ile 21 Ocak 1925 yılları arasında hava bakanlığını istihbarat bilgileri arasında, Türkiye’den gelen istihbarat bilgilerinde Türkiye’de bakanlık yapmış ve 1925 senesinden sonra eski bakan sıfatını almış bir muhbir var mecliste. Bu muhbirden sürekli bilgi alındığını söyler. Kitapta o ismin yeri karatılmıştır. Yapılan araştırmalarda o tarihte ayrılan, eski başkan diye yazılan tek bakan vardır, o bakan Rıza Nur’dur. Kitapta Rıza Nur’un meclisteki bütün gizli ve açık yapılan oturumlarda geçen konuşmaları bildirdiğini söyler. Bir diğer kaynağımız ise Salahi Sonyel’in Gizli Belgelerde Lozan Konferans ı isimli eserinde, bu raporların birinde, İstanbul’da bulunan İngiliz Yüksek Komiserliği yetkilerinden biri olan Andre Rayn, Rıza Nur hakkında İngilizlere şu bilgileri verir: Belirli görüşleri olmayan, macera sever, aşırı eğilimli, kim en çok para öderse oraya hizmet eder ve Bolşeviklerden de ödenek alır . Bu bilgiler ışığında Rıza Nur’un bir İngiliz ajanı olduğu, Bolşeviklere de bilgiler verdiğini anlarız. Bu konu hakkında daha çok bilgiye ulaşmak için, cumhuriyet tarihçilerinden biri olan Turgut Özakman, DR.Rıza Nur Dosyası adında kaleme aldığı kitaba bakabilirsiniz. Şevket Süreyya Aydemir yine Nur hakkında bilgi verir. Ayrıca bir tarihçi olan Cihan Oktay, Düşünce ve Tarih adlı dergide, bu konu hakkında makaleleri vardır; Kasım 2015, Mart 2016 ve Ocak 2019 sayılarında bu makaleleri bulabilirsiniz. Ayrıca gazeteci yazar Muharrem Bayraktar’ ında, konu hakkında hem köşe yazısı ve videosu bulunmaktadır. Yine bir tarihçi olan Aytaç Bozkuyu’ nun konu hakkında bir videosu vardır. Rıza Nur’un hatıratı ve İngiliz muhbiri olduğuna dair araştırmalar mevcuttur. Rıza Nur
- Alfred Nobel - Nobel Ödülleri - Tarih
Alfred Nobel - Nobel Ödülleri - Tarih Alfred Nobel, İsveçli bir kimyagerdir. 5 dil bilir, edebiyata, şiire merakı vardır. Ascanio Sobrero, İtalyan bir kimyagerdir. Bu kimyager nitrogliserin denilen karabaruttan daha güçlü üretilen ilk patlayıcıdır.Sobrero,bu maddesini sentezler. Nobel, bu kimyagerle tanışır. Ve nitrogliserin maddesini patlamasını kontrol etmek için pek çok denemeler yapar. Hatta bu denemelerden birinde kardeşini kaybeder. Nobel vazgeçmez ve en nihayetinde nitrogliserin denilen maddenin patlamasını kontrol altına alarak patentini alır. Bu patlayıcının adı ise hem savaşlarda hem da maden ocaklarının açılmasında kullanılan dinamiktir. 1988 yılında Nobel, gazete okurken kendisinin ölüm ilanını okur. Karışıklık yaşanmış ve aslında ölen kardeşidir. Nobel, bu ölüm ilanından sonra öldükten sonra nasıl hatırlanacağını düşünür ve vasiyet eder: servetinin büyük bir ölümünü insanlığa fayda sağlayacak işlerde kullanılması için karar verir. Bir vakıf kurar, bu vakıf her sene edebiyat, fizik, kimya, tıp ve barış alanlarında ödül dağıtımı yapacak ve yanında da para ödülü verilecek. Böylelikle adı ile anılan Bnobel Ödülleri ortaya çıkacaktır. Vasiyetteki kurallara göre, ödül yaşayanlara verilecek ve barış ödülüne layık görülecek kişiyi seçen Norveç Nobel Komitesi olacaktır. Diğer ödülleri ise İsveç verecektir. Nobel ödülleri her sene Ekim ayında açıklanır, ödül töreni ise Aralık’ta olur. Törende sembolik bir altın madalya ve bir de bir miktar para verilir. Alfred Nobel - Nobel Ödülleri
- Alpaslan Türkeş - Tarih
Alpaslan Türkeş - Tarih 12 Eylül 1980 askeri darbesinde kimilerine Alpaslan Türkeş’e ait kimilerine göre de Agah Oktar Güner’e ait olduğu söylenen bir cümle vardı. Bu cümle ise “Biz Hapisteyiz Fikirlerimiz İktidarda” … Alpaslan Türkeş - Tarih
- KİLİSE'NİN TAPINAK ŞÖVALYELERİ'Nİ YOK ETMEK İSTEMESİ - TARİH
KİLİSE'NİN TAPINAK ŞÖVALYELERİ'Nİ YOK ETMEK İSTEMESİ - TARİH Kilise, kendi öğreti ve güçlerini zayıflattıklarına inandıkları Katharları temizledikten sonra bu sefer dümenini Tapınak Şövalyelerine çevirmiştir. Tapınak Şövalyeleri önce Haçlı Ordusu olarak bir araya geldiler daha sonra Kudüs’e giden uluslararası yolları korumaya başlayınca güçlendiler, zenginleştiler ve bankerler haline geldiler. Dönemin Fransa kralının bu şövalyelere çok fazla da borçlanmıştır. Kilise bu zenginliği, gücü istedi; kralın desteğini de alan kilise Tapınak Şövalyelerinin gizemli bir tarikat olduğunu, şeytana-puta taptıklarını, eşçcinsel olduklarını, haça tükürdükleri gibi şeylerle suçladılar. II.Fliip 1307 de çıkardığı emir ile Tapınak Şövalyelerinin mallarına el konulmasını ister, kafirlikle suçlar. Tapınak Şövalyelerinin önemli liderlerinden Jacgues de Molay tutuklanır, hapse atılır ve 1314 yılında halkın içinde kafir olduğu gerekçesiyle kazığa bağlanarak yakılmıştır. Rivayet o ki Jacgues de Moley yakıldığı sırada papa ve kralı lanetler ve o lanetlerden sonra her ikisi de bir sene sonra ölmüşlerdir. KİLİSE'NİN TAPINAK ŞÖVALYELERİ'Nİ YOK ETMEK İSTEMESİ - TARİH
- Hacı Wilhelm - Tarih
Hacı Wilhelm - Tarih Almanya imparatoru Kayser II.Wilhelm, I.Dünya Savaşı’nda Osmanlı’yı müttefiki olarak yanında görmek ister. Bu yüzden Osmanlı’yı resmi ziyaretlerinde başına fes takarak ziyaret ederdi. Hatta Müslüman olup hacca gittiği söylemlerden ötürü lakabı Hacı Wilhelm çıkmıştır. Hacı Wilhelm - Tarih
- Prens Adalarından Büyük Ada- Tarih
Prens Adalarından Büyük Ada- Tarih Adalar, Heybeliada, Büyükada, Burgazada, Kınalı ada, Sedef adası olmak üzere beş ana adadan oluşur. Bizans devrinde adalar sürgün yeriydi. Tahtından indirilen imparatorlar, prensler, asi komutanlar buralara yollanır ve sonra da gizlice katledilirdi. Alpaslan’a yenilen imparator Romanos Diogenes’in gözleri burada (Büyükada) oyulmuştur. Asi General Vardan’da bu adalara sürülmüş, hemen sonra da öldürülmüştü. Asırlar sonra Troçki geliyordu. Tarihin bir garip cilvesi daha. Birinci Dünya Harbi sonunda ABD başkana Wilson, Bolşeviklerle bir konferans teklif etmiş ve Lenin’in temsilcisiyle Büyükada’da (Prinkipo) buluşması kararlaştırılmıştı. Bu konferans yapılamadı. Yapılsaydı Troçki, SSCB’nin harbiye ve hariciye komiseri olarak Büyükada’ya çıkacaktı. Şimdi ise siyasi mülteci olarak sığınıyordu. Prens Adalarından Büyük Ada- Tarih
- CURCUNABAZLAR -KİTAP TAVSİYESİ
CURCUNABAZLAR -KİTAP TAVSİYESİ Mehmet ANIL Yayınevi: İletişim Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi:2023 Sayfa Sayısı:215 Yazarımız kutsal kitaplardan olan Tevrat’taki bir hikayeden, İshak ve Rebeka/Rifka oğulları Esav ve Yakup’un peygamberlik mücadelesinden, yola çıkarak günümüz dünyasında kardeşlerin para, güç, iktidar mücadelelerini kurgulayarak yazmıştır. Romanın vermek istediği mesaj ise insanların kadim zamanlardan getirdiği hırs, doyumsuzluk, sevgi, nefret, aşk, güç, para… gibi duyguların aslında hiç değişmediği, bunların dünün ve bugünün dünyasında kardeşler arasında çatışmalara döndüğünü geleceğin dünyasında da döneceğini anlatır aslında. Yazarın da yazdığı gibi “ Kardeşler arasına para pul, mal mülk girmesin, büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü bilsin ” Romanımız akılcı bir üslup sade bir dille yazılmıştır. CURCUNABAZLAR -KİTAP TAVSİYESİ