
Arama Sonuçları
Boş arama ile 338 sonuç bulundu
- I. Dünya Savaşı'nın Başlatıcısı II.Wilhelm - Tarih
I. Dünya Savaşı'nın başlatıcısı II.Wilhelm - Tarih I. Dünya Savaşı’nın ateşini fitilleyen II. Wilhelm, babası Prusya kralı III. Friedrich, annesi İngiltere kraliçesi Victoria’nın büyük kızıdır. Yani II. Wilhelm, hem İngiliz kanına hem de Alman kanına sahiptir; bu yüzden annesi ve babası onun İngiltere ve Prusya ittifakını sağlayarak liberal Avrupa döneminin başlatıcısı olacağını düşünüyorlardı. Aynı zamanda Avrupa’ya kalıcı barışı getireceğini de. Çünkü İngiltere’nin denizlerdeki üstünlüğü ile Prusya’nın Alman devletlerini kendi egemenliğine almaya başlaması ve karada giderek güçlenmesi bu birleşmeyi sağlayacaktı. Fakat II. Wilhelm Prusya milliyetçiliğinin en ateşli savunucularından biri olur ve özellikle annesinin düşüncesinden çok farklı olarak tam bir İngiliz düşmanı olur; onun sömürgelerini almak ister ve bu yüzden tarihteki ilk dünya savaşının başlamasında etkin bir rol oynar. Peki II. Wilhelm çocukluğu nasıldır? Ocak 1859’da doğar Wilhelm. Ama doğum sırasında bir sıkıntı çıkar; doğum kanalına Wilhelm, elleri başının üzerinde gelir. Doktorlar bu durum üzerine bebeğin sol kolunu çekerek doğum kanalından çıkarırlar. Bu esnada bebeğin sol kolunun sinir sistemi zedelenir ve bu da Wilhelm’in hayatını etkileyecek bir felce maruz bırakır. Ailesi ileride kral olacak, bu bebeğin bu durumundan kurtarmak için çeşitli tuhaf tedavilerde bulunurlar; tavşanı kesip anında çocuğun felçli koluna yapıştırırlardı; tavşanın vahşi gücünün Wilhelm’in sol koluna geçmesi için. Yürümeye başladığı zaman sağ kolunu bağlayıp sol kolunu oynatması ve kullanması için zorlarlar. Çocuk Wilhelm’in sol tarafındaki kasları çalışmadığından ötürü başı sol tarafa düşüyordu. Bunun için de bir tuhaf tedavi uyguladılar; bir demir çubuk parçası, bir mekanizmayla sırtına bağladılar, mekanizmada bir de vida vardı. Bu vida boynu düzleşene kadar sıkılırdı. Bu ilginç tedavi iki yıl ve günde üç kez uygulanırdı. Ancak tedaviler Wilhelm’i iyileştirmeyince bu sefer ailesi, ileride kral olacak bu çocuğun, bu fiziki eksiliğini ona sıkı bir eğitim vermekle önüne geçmek istediler. Sıkı bir eğitime tabi tutulan Wilhelm, matematik, Yunanca çalışır, resim çizer, sayfalarca kitap okur. Hem askeri hem sivil öğretmenler tutulur. Wilhelm bu fiziki eksikliği, onu kabul edilmeyen, sevilmeyen bir çocuk yapar, özellikle de annesi tarafından. Annesi, kraliçe Victoria’ya yazdığı mektuplarda onu sevmediğini yazar. Wilhelm’in bu durumu ailesi tarafından utanç verici olarak görülmüş ve halktan saklamaya çalışmışlardır. Öyle ki çekilen fotoğraflarda Wilhelm’in sol kolu saklamaya çalışmışlardır. II. Wilhelm’in doğumu sırasındaki sıkıntı, bu sıkıntıyı gidermek için yapılan tuhaf tedaviler; annesinin fiziki eksikliğinden ötürü farklı yaklaşımı, onu bencil, ukala, kendini beğenmiş, kibirli, agresif biri haline getirmiştir. Bu özelliklerin yanında bir de aşırı milliyetçidir. Almanya’nın dünyadaki tek güç haline getirme isteği ve annesine duyduğu öfke, kızgınlık… onu İngiltere’nin sömürgelerini alma yoluna itti ve nihayetinde de militarist, yayılmacı politika izleyerek I. Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olur.
- Yazarlar Birbirleri Hakkında Neler Söylemiştir? - Tarih
Yazarlar Birbirleri Hakkında Neler Söylemiştir? - Tarih Tarık Buğra bir dergide Nazım Hikmet için şunu yazmıştır: “Fikirlerini kabul etmiyorum ama hürriyetini ölünceye kadar koruyacağım.” 1980’lerde Türk Edebiyatı’nda Orhan Pamuk adında bir yazar yer almaya başlar. Bu yazarımız, ilk kitabı olan, Cevdet Bey ve Oğulları adlı bir roman yazar ve Milliyet Roman Yarışması’nda birinci olur. Tarık Buğra o dönem bu yazarımız için der ki: Geçinme derdi olmadığı için tüm zamanını romana veren Orhan Pamuk’a imrendiğini söyler.
- Kasım 1947 CHP'de Ne Oldu? - İsmet İnönü - Tarih
Kasım 1947 CHP'de Ne Oldu? - İsmet İnönü - Tarih Kasım 1947'de CHP Olağan Kurultayı toplanır ve 19 gün sürer. Partinin tüzük ve programında değişiklikler yaptı: *Genel başkanlık Divanı kaldırıldı yerine üyeleri kurultay tarafından seçilen Parti Divanı getirildi *Liberal ekonomi politikaları ve dinle ilgili bazı politikalarda gevşemeler başladı *İlkokula din dersi konuldu *Ankara’da İlahiyat Fakültesi kurulmasına onay verildi *Hacca gideceklere döviz verilmesi kararı çıktı *İnönü artık seçim konuşmalarında “Allaha ısmarladık” sözüyle bitiriyordu konuşmalarını…
- Büyüler İşe Yarar Mı? - Tarih
Büyüler İşe Yarar Mı? - Tarih Sultan III. Murad , babası Sultan II. Selim tarafından Manisa Sancakbeyliği’ne gönderilmiştir. Ancak padişahın tek şehzadesi ve Osmanlı tahtının tek varisi olan şehzade Murad’ın eşi Haseki Safiye Sultan ile tek eşli bir hayat sürmeyi tercih etmesi, validesi Nurbanu Sultan’ı çok endişelendiriyordu. Oğlunu korumak ve Osmanlı hanedanın devamını sağlamak amacıyla, bir yandan oğluna güzel cariyeler sunan Nurbanu Sultan, bir yandan da gelini Safiye Sultan’ın oğlunu kendisine bağlamak amacıyla büyüler yaptırmış olduğu söylentilerini etrafa yayıyordu… Rivayete göre Şehzade Murad’ın cinsel arzularının yeniden canlanmasını ve bunun sonucunda Haseki Safiye Sultan’dan soğuyarak ondan uzaklaşmasını sağlamak için yine büyüye başvurulmuştur. Valide Nurbanu Sultan, gelini Safiye Sultan tarafından yaptırılmış olan büyünün yine büyü yoluyla bozdurulmasını sağlamıştır. Tılsımlı gömleğin üzerinde yer alan 1582 tarihine göre, bu gömlek Nurbanu Valide Sultan tarafından hazırlatılarak Osmanlı hanedanının sanatının da devamını garantilemiştir. Nimet Elif ULUĞ, Osmanlı’da Batıl İtikatlar ve Büyü
- Esir Şehrin Mahpusu - Kitap Tavsiyesi
Esir Şehrin Mahpusu - Kitap Tavsiyesi Kemal TAHİR Yayınevi: İthaki Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2016 Sayfa Sayısı: 342 Esir Şehir üçlemesinin ikinci cildidir, bu roman. I. cildinde Osmanlı Devleti’nin üst tabakasına mensup, iyi eğitim almış paşazade Kemal Bey’in Kuvayı Milliye’ye destek verme sürecini ve bu yüzden hapse girmesini anlatırken, II. cildinde ise siyasi görüşünden ötürü girdiği hapis günlerini anlatmıştır. Bir Osmanlı paşazadesi olan Kemal Bey, hapis günlerinde buradaki, yokluğu, yoksulluğu tanır; yoksulluğa karşı yapılan acımasızlıkla karşı karşıya gelir. Kemal Bey, siyasi mahkumların olduğu koğuşa değil de, kadın satıcısı, dolandırıcı, uyuşturucu, kumar…gibi adli suçların olduğu koğuşa gönderilir ve burada onların hayat hikayelerini öğrenir; İşlenen suçların farklılığına göre davranışları, tavırları… Paşazade hapis günlerinde bir yandan işgalci devletlere yakınlaşan burjuvayı, toplumundaki ahlaki yozlaşmayı, devletin bürokratik-otorite zayıflığını, çöküşünü, diğer yandan da İtilaf Devletleri’nin siyasete topluma etkilerini, analiz edip anlamaya çalışır. Bütün bunlara ek II. Abdülhamit döneminin istibdadını, zulümlerini, jurnalciliği, Çanakkale ve Gazze cephelerini, hürriyetin nasıl olması gerektiği, İttihatçılıkta zihin çağrışımları… basının Kuvayı Milliye ve M.Kemal’in başarılarına nasıl sansür uyguladığı, üstünü örtmeye çalıştığını, işgalci devlet yanlılarının halkı birbirine nasıl düşman ettirmeye çalıştıklarını öğrenir ve görür. Özellikle romanda dönemin basınına dair örnekler vermesi döneme dair izlenimleri daha iyi açıklar. Kitaptan Alıntılar: -Oraya Osman Ağa’nın korucularından başkası giremez. Orası Ağa’nın volta yer… Osman Ağa çıkmazsa, korucularından hiçbiri de çıkmazsa, orada kimse dolaşamaz. Buranın kendine göre yasaları var. Bahçede adamı keyfine gezdirmezler! Demedim mi? Bak, orta yer ağır cezalıların. Bizim gibi iftiradan, şundan bundan gelenler, orada volta vuramazlar. Voltayı bırak, önlerinden geçip uğurlarını kesemezler. -Alemdar’ın bayram sabahında okuyucularına verdiği en önemli haber şu: “İzmir Ankara’da durum ciddileşmiştir. Kemalilerle Enveristler arasındaki boğuşma öyle kızgınlaşmıştır ki vuruşacaklarından korkuluyor. Kemal ile Kemal’in tarafını tutanlar günden güne yer kaybetmekte Enveristlerin durumu ise kuvvetlenmektedir. Kemalilerin emriyle son günlerde bazı Enveristler asılmıştır…. -Faytoncular da, hamallar gibi iki bölük olmuşlar. Birazı Kuvayı Milliyecilerden yana, birazı padişahtan… Osman Ağamız Kuvayı Milliyecilerden çok can yakmıştır. Geçenki seçimlerde, bir mahalle adamının oyuna sopa gücüyle İtilafçılara verdirmiştir… bunu İtilafçılar buradan çekip alacaklardı ya, neden almadılar_ Binbaşı Arif Bey’den korkmasa içeriye Kuvayı Milliyeci gazeteleri hiç sokturmayacak
- Budala - Kitap Tavsiyesi
Budala - Kitap Tavsiyesi Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ Çeviren: Ergin Altay Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları/ Hasan Ali YÜCEL Klasikler Dizisi Tür: Roman Basım Tarihi:2022 Sayfa Sayısı:791 Lev Nikoleyeviç sara hastasıdır. İsviçre’de tedavisini tamamladıktan sonra ülkesi, Rusya’ya dönmüştür. Lev Nikoleyeviç, soylu Muşkin ailesine mensup bir prenstir. Bu pres, iyi yürekli, saf, ön yargıları olmayan, merhametli, çocukları seven, gerek kendinden alt sınıfa gerek üst sınıfa sevecen, sevgi dolu bir prenstir. Bu yüzden çevresindeki insanlar ona “budala” demiştir. Her romanın olmazsa olmazı “aşk”ta vardır, bu romanda. Bir kadını seven iki erkek, bir erkeği seven iki kadın, iki kadını seven ve her ikisinden de ayrılmak istemeyen bir prens… bir de bulunduğu sınıfı değiştirmek isteyen şımarık ama nihilist bir genç kız ve onun aristokrasi ailesi. Gelgelelim, 1860 yılının ikinci yarısını yaşayan Rusya’sına: İnancın giderek yitirilmesi ama inanmanın da gerekliliği, Katolikliğin Hristiyanlıkla ilgili olup olmadığı, tanrısallık sorunu… Toplumun ahlaki yozlaşmışlığı, yoksulluğu, bir idam mahkumunun sehpaya giderken okuyucu da yarattığı adalet sorgulamaları, belli aralıklarla yaşanan kıtlık dönemlerinde insanların din adamlarını yemeleri… Dünyayı birbirine bir sarmal gibi bağlayan demiryolları, büyük toprak sınıfları, ruhban sınıfı ve bunların yanında, ithal düşünce olan liberalizmin toplumun sosyo-ekonomi-kültürel hayatında yer bulmaya başlaması; ki o “ liberalizm Rus düzenine doğrudan bir saldırıdır, Rusya’yı yadsımadır, anayurdundan nefret ettirir, onu aşağılar…” aristokrasi sınıfı, kadına dair düşünceler, izlenimler… Ve bütün bunlara ek karakter, kişilik analizleri, ruhsal çözümlemeler, betimlemeler. Romanı okurken bugünün dünyasından da çokça izler bulunacağı, iç dünyamıza dair düşüncelerin bolca olacağı bir romandır, Budala. Romanın dili yoğun bir dildir ama bir o kadar da akıcı üsluba sahiptir. Eğer Dostoyevski okuyucusu iseniz, yoğun anlatımlı kitaplara alışkınsanız, okurken düşünmeyi, sorgulamayı, psikoloji incelemelerini, analizleri seviyorsanız, kaliteli bir roman okuyucusu iseniz elinizden bırakmayacağınız, zevkle okuyacağınız bir romandır Budala. Bir de roman yazarımız Alexander Puşkin, Lev Tolstoy gibi yazarların eserlerinden de alıntılar yapmış, atıflarda bulunmuştur. Ayrıca romandan esinlenerek farklı ülkelerde filmleri, dizileri, tiyatroları da yapılmıştır.
- Türkiye'nin Demokratikleşme Sürecinde Atatürkçülük - Preston HUGHES - Kitap Tavsiyesi
Türkiye'nin Demokratikleşme Sürecinde Atatürkçülük - Preston HUGHES - Kitap Tavsiyesi Preston HUGHES Çeviren: Narin Özlem Yayınevi: Arkadaş Yayınevi Tür: Tarih Basım Tarihi: 2009 Sayfa Sayısı: 217 Atatürkçülük ya da Kemalizm Türkiye Cumhuriyet’inin siyasi, sosyal, ekonomi ve kültürel hayatında bolca yer alan bir kavramdır. Bu kavram, birlik ve beraberliği getirmeyi amaç edinen, bir arada ortak ülküde buluşmayı hedefleyen ama bir o kadar da beraberinde tartışmaları, anlaşmazlıkları, sorunları özellikle de politikada ayrıştırmayı getiren bir kavram olmuştur. Peki ama Kemalizm-Atatürkçülük ne idi? Bu kavramlar nasıl oluştu, kimler ortaya çıkardı? 1930’lu yıllardan günümüze kadar gelinen süreçte bu iki önemli kavrama neler eklendi neler çıkarılırdı, artısı-eksisi var mıydı? Atatürk’ün kendisine ve yaptıklarına karşı sadakat ve bağlılık göstermek adına bu kavramlara yazarlar, askerler hangi kitapları yazmışlardı ve ne gibi faaliyetleri yürütmüşlerdi? Bir yandan Atatürkçülüğün, Kemalizm’in en ateşli savunucularından olurken bir yandan da onun kurduğu cumhuriyete, ilkelerine ihanet etmişler miydi, edenler var mıydı? İşte bu ve benzeri soruların cevaplarını bulabileceğiniz ama oldukça kısa ve özet bir kitaptır, elimizdeki kitap. Eğer yakın siyasi tarihi biliyorsanız bu kitabı tavsiye ederim. Çünkü 1930’lu yıllardan günümüze kadar ki zamanın, bu kavramlar üzerinden, kısa özetini sunan bir araştırma kitabıdır. Ama bilmiyorsanız ya da daha detaylı okuma yapmak isterseniz yazar kaynakça bölümünde bolca yararlandığı eserleri vermiştir onlardan okuma listesi oluşturabilirsiniz. Kitaptan Alıntılar: -İnsanların yeni bir parti için CHP’yi terk etmelerine hazır olmalarının Atatürk için ayıltıcı bir etkisi olmalı. Ağaoğlu söyle yazmıştı: “eğer Atatürk’ün içinde neler hissettiğini yüz ifadelerinden anlayabilen insanlar olsaydık yeni partinin başarısının Atatürk’ü ne kadar derinden incittiğini kolaylıkla anlayabilirdik” -1970’lerin sonlarında ordu Türk gençliğine Atatürkçülüğü aşılama çabasına aktif olarak dahil olmuştu. Birincil eğitim araçları, Kara Kuvvetleri’nin Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ve revize edilen Milli Güvenlik Dersleri kitapları ordu tarafından yazılmış ve onaylanmıştır. Sivil okullarda olduğu gibi askeri okullarda da bu kitapları okutanlar subaylardır. Türk gençliği artık ordu tarafından resmen onaylanmış ve kendilerini bu kutsal ideolojinin koruyucuları olarak gören kişilerce sunulan bir Atatürkçülüğü öğreniyorlardı.
- Tarihte Toplumsal Cinsiyet - Kitap Tavsiyesi
Tarihte Toplumsal Cinsiyet - Kitap Tavsiyesi Merry E. Wiesner-HANKS Çeviren: Meral Çiyan ŞENERDİ Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Tür Araştırma-İnceleme Basım Tarihi:2023 Sayfa sayısı:386 Bir tarihçinin kaleminden, Paleolitik dönemden bugüne kadar gelen süreçte, toplumsal iki cinsiyet olan, kadın ve erkeğe, biçilen rolleri, onlara dair değer yargılarını, toplumdaki yerlerini gösteren ve tarihsel süreçte bunların ne kadar değişip değişmediğini de okuyucuya sorgulatan -özellikle kadınlara- bir araştırma-inceleme kitabı. Kitap sekiz bölümden oluşur; aile, ekonomi, fikir, yasa, din, eğitim, kültür ve cinsellik gibi konu başlıkları altında dünyadaki pek çok toplum kültürlerinin kadını ve erkeğinin, tarihsel değişim süreçlerini incelerken aynı zamanda satır aralarında da eşcinsellik, LGBT, trans bireylere bakışı da okursunuz. Bir de 1500’lerden itibaren başlayan sömürgeciliğin getirdiği ırk-kan kavramının renk,ten,saçrengi,yüz özelliklerinin kadın- erkek nüfus üzerindeki etkilerini, özelliklerini, nasıl sorunlar oluşturduğunu da. Kitap, toplumu oluşturan kadın ve erkeğin, toplumlardaki kültürel tarihlerini, bugüne kadar gelen değişimlerini öğrenmek, bilmek isteyenlerin anlaşılır, yalın bir dil ve akıcı üslupla okuyacağı bir inceleme kitabıdır. Ancak kitapta dünya üzerindeki kültürlerin kadını ve erkeğine dair bilgiler vermesine rağmen, Osmanlı dönemi toplumuna dair çok az bilgi vardır; Türkiye Cumhuriyeti’ne dair bir bilgi yoktur. Daha çok Amerika- Afrika-Avrupa kıtaları, Çin, Japonya, Hindistan ve bazı Ortadoğu ülkelerinin kültürlerindeki kadın-erkeğe dair bilgiler, analizler ve yorumlar vardır. Ama o kıta ve ülkelerdeki kadın ve erkeğe dair düşünceler, fikirler, toplumdaki yerleri, bizim kültürümüzde de var olduğunu, aynı değer yargılarını taşıdığını farkedersiniz ve aslında dünya üzerindeki kadın ve erkeğin -bir zamanlar ve şimdi de - hep aynı kalıplar içinde yaşadığını, yaşatıldığını. Kitaptan Alıntılar: -Genç kadınların daha yumuşak başlı, daha düşük ücretle çalışmaya razı ve seri üretim yapan makinelerde sürekli aynı işi yapmaya daha yatkın oldukları düşünüldüğünden, fabrikalar açılırken genellikle ilk işe alınacaklar arasındadırlar… -Toplumsal cinsiyet rahatsızlığı çeken ve maddi olanakları elverişli olanlar için 1950’lerde cinsiyet değiştirme ameliyatları yapılmaya başlandı. -Kadınların yüksek öğrenimine karşı çıkanlar, bunu daha önceki yazarların savunduğu gibi kadının onurunu yitirmesi ile değil, daha çok değerli bir şeyi, üreme kapasitesini yetirmesiyle ilişkilendirdiler. Bir kadının beyninin çok fazla kullanmasının bitkin düşmesine ya da rahminin kansız kalıp büzüşmesine neden olacağını iddia ettiler…
- Kayıp Zamanın İzinde Swannların Tarafı - Kitap Tavsiyesi
Kayıp Zamanın İzinde Swannların Tarafı - Kitap Tavsiyesi Marcel PROUST Çeviren: Roza HAKMEN Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2019 Sayfa Sayısı:430 Proust’un Kayıp Zamanın İzinde serisinin ilk kitabıdır Swann’ların Tarafı. II. kitabı Albertina Kayıp, III.kitabı Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde. Kitabımız üç bölümden oluşur. Annesinin her gece yatmadan önce öpücüğünü bekleyen çocuğumuz anlatıcımız iken romanımız bu çocuğun zihinsel dünyasındaki anılarından oluşmaktadır. Başkahramanımız mirasyedi olarak tasvir edilen, burjuva Swann’dır. Yazar, başkarakter Swann üzerinden 19.yy. Paris’in toplumunu, insan ilişkilerini, burjuvalığı… anlatırken resim ve müziğin yerini, sokaklarını, caddelerini, çiçeklerini, eşyalarını ayrıntılı bir şekilde betimlemiştir. Romanımızın en önemli özelliği ise zaman akışını vermesidir; geçmiş, an, gelecek birbirinin içine geçerek, birbirlerini izleyerek verilmiştir. Romanda siz okuyucuları ayrıca Swann’ın tutku dolu aşkı, Swann’ın karakter analizi beklerken ayrıntılı anlatımlar, upuzun cümleler de bekler. Bu özellik ilk sayfalarda sizi sıksa da iyi bir okuyucu, kaliteli bir okuyucu iseniz romanı elinizden bırakamayacaksınız.
- Adalet Partisi ve Süleyman Demirel - Kitap Tavsiyesi
Adalet Partisi ve Süleyman Demirel - Kitap Tavsiyesi Tanel DEMİREL Yayınevi: İletişim Yayınları Tür: Araştırma, Siyaset Basım Tarihi: 2013 Sayfa Sayısı:376 1961- 1981 yılları arasında yaşamış, liberal muhafazakâr olarak tanımlanan siyasi partilerimizden biridir AP. Kurucusu bir asker olan Ragıp Gümüşpala’dır. Lakin partiyi siyasetin içine aktif olarak yerleştiren, yükselten asıl kişi Çoban Sülü, Barajlar Kralı,Morrison Süleyman olarak da anılan Süleyman Demirel olmuştur. Yakın Türk Siyasi tarihinin önemli kilometre taşlarından biri olan Demirel liderliğindeki bu parti Türkiye’nin ilk koalisyon hükümetinde yer almış olan partimizdir. 1965 ve 1971 yılları arasında iktidarı tek başına ele geçiren parti 1971 muhtırası ile iktidar koltuğundan kalkmıştır. 1980 darbesine kadar da iktidar ortaklığı ile ülke yönetiminde söz sahibi olmuştur. 12 Eylül 1980 darbesi ile diğer partilerle birlikte kapatılarak artık sadece yakın siyasi tarihte yaşamış bir parti olmuştur. Kitabımız Türk siyasi tarihinde önemli bir yeri olmuş olan bu partinin nasıl doğduğunu, Demirel’in Türk siyasi tarihine nasıl yeni bir soluk getirdiğini, halk tarafından kısa bir sürede sevilmesinin, tutulmasını, ideolojilerini analiz ederken diğer yandan da partinin aktif siyasette oynadığı rolü, politikalarını, dönemin şartlarına göre nasıl hareket ettiğini anlatmıştır. Bu yüzden de yakın siyasi tarihi öğrenmek isteyenlerin, Demirel’i ve onun siyasetini tanımak isteyenlerin okuması gereken kitaplardan birdir. Akademik bir kitap olduğundan ötürü okuyucuların yararlanabileceği zengin bir kaynakça kısmı vardır kitabımızın. Akıcı üslup, anlaşılır bir dille kaleme alınmıştır. Kitaptan Alıntılar: -AP, 27 Mayıs’la birlikte 1950-60 döneminde kaybettiği gücü toparlamaya çalışan kesimlere karşı duyulan tepkiyi temsil etmeye soyunmaktaydı… -ABD yönetimin desteğini almanın(veya almış görünmenin) 1946 sonrasında Türk siyasal hayatında önemli olduğunu, rakiplerinden çok daha önce fark eden Demirel’in, ABD başkanı Johnson ile çekilmiş fotoğrafını delegelere dağıtması, onun propaganda konusunda rakiplerinden çok daha ileri olduğunu gösteriyordu. -1970’li yılların ikinci yarısından itibaren ise AP’nin milliyetçilik anlayışı ile MHP çizgisi arasındaki fark iyice bulanıklaşmış; ortak düşmana-komünizme- karşı ittifak hali farklılıklarının üzerine örtü atılması anlamına gelmiştir…
- Victoria; Askerlerin Şemsiyeleri - Tarih
Victoria; Askerlerin Şemsiyeleri - Tarih Victoria dönemi Britanyasında şemsiye o kadar revaçtaydı ki savaşa bile götürüldü. Napolyon Savaşları sırasında bir çatışmanın ardından “toprak, süvari kılıçları, çantalar ve şemsiyelerle kaplanmıştır.” Bir Fransız mareşal söyle yazmıştı: Yağmur yağıyordu, İngiliz subaylar at sırtındaydı, her birinin elinde bir şemsiye vardı, bana son derece saçma geldi bu. İngilizler hep birden şemsiyelerini kapatıp eyerlerine astılar, süngülerini çektiler ve kendilerini bizim çizmelerin üstüne attılar. Victoria dönemi öncesinde İngiliz yurttaşları şemsiye kullanımına iyi gözle bakmıyorlardı sokaklarda alaya alınıp tacize maruz kalıyorlardı oysa Victoria döneminde şemsiye bir sosyal ve emperyal statü göstergesidir. Marion RANKINE, Şemsiyoloji
- Eskiler Modernler Yabanıllar - François Hartog - Kitap Tavsiyesi
Eskiler Modernler Yabanıllar - François Hartog - Kitap Tavsiyesi François Hartog Çeviren: Adnan KAHİLOĞULLARI Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları Tür: Düşünsel Tarih Basım Tarihi: 2020 Sayfa Sayısı: 297 “Eski” denilen Antik Yunan ve biraz da Roma, kendilerini eskinin karşısında konumlandırmaya çalışan “modernler” ve derken Amerika’nın keşfi ile doğan Yeni Dünya’nın “yabanılları”. Yazar, Avrupa’nın geçmiş yönetim biçimlerini, onların siyasi olarak kültürel -düşünsel- zihinsel algılarını ve demokrasisini “eskiler-modernler-yabanıllar” kavramları üzerinden, zamanla oluşan benzerliklerini, özelliklerini, kimliklerini incelemiştir. Yazarımız bu üç kavram üzerinden okuyucularına Avrupa’nın siyasal geçmişinin düşünsel tarihini okutur kitabında; tabi Plutarkhos, Levi-Staruss, Strabon, Horatius, Sokrates, Aristoteles, Herodotos, Machiavelli, Bacon, Montesquieu, Emile Durkheim gibi “eskiler, modernler” zamanının önemli yazarlarının eserlerinden yola çıkarak. Kitabımızda din, tarih, antropoloji, edebiyat, sosyoloji gibi alanlar içiçe geçmiş ve bu da zevkli bir okuma oluşturmuştur. “Eski” dediğimiz zamanda ne vardı, sorunları, çözümleri neydi? O dönemde kendilerine nasıl itibar kazandırdılar? “Modern”, “eski” den sonra gelen, şimdiye ait olandı; kendilerini “eski”den ayrı tutmaya çalışsalar da “eski” ye olan hayranlıkları aslında onların yani “eski”nin birer taklidini oluşturmuştu; taklitler ki zamanla terör örgütlerini oluşturmuşlardır . Yabanılların olduğu bölgeye sömürgecilik hâkim olur, yabanılların kimlikleri, kültürleri ile neden ilgilenilmeden köleler haline getirildiler? Avrupa’nın siyasi geçmişinin ortak ürünü neden “Eskiler” idi? …gibi sorularınızın cevabını bulabileceğiniz ve düşünsel tarih okuma isteğiniz, zevkiniz ve alışkanlığınız varsa ise zevkle okuyacağınız kitaplardan biridir, Eskiler Modernler Yabanıllar. Eserimizin dili anlaşılır, üslubu sadedir. Ancak yoğun anlatımlıdır. Kitabı iyi anlamlandırmak istiyorsanız tarih bilgisi olmalıdır. Çevirmen, yazarın kullandığı eserlerin parantez içinde Türkçesini vermiştir, bu özellik de bu konuda daha detaylı araştırma yapmak isteyen okuyucular için kaynak olmuştur. Kitaptan Alıntılar: -Eski aşılmamıştır, yeni tarafından bir kez daha harekete geçirilir, tıpkı Yeni Ahit’in, Eski Ahit’i yürürlükten kaldırmak yerine nihai biçimde daha fazla yaklaştırması gibi… -Bacon’a göre biz modernler, aslında gerçek eskileriz, o eskilerse dünyanın gençliğidir. Deneyim ve gözlemlerimiz onlarınkini kat be kat aştığından, onlara nazaran tartışma götürmez bir avantaja sahibiz, ancak bunu yeterince kullanamıyoruz. -“Orta Asya despotları arasında bölünmüş dünya, Afrika’nın yabanıl toplulukları ve Batı’yla Kuzey’in kaba yerleşimcileri barbar bir cehaletten ve çirkin önyargılardan başka bir şey sunamazdı artık” - “Antikçağın güzel kitaplarını okuduğunuzda tarifi imkansız, kendine mahsus bir heyecan hissetmemeniz mümkün değildir; olsa modern olan hiçbir şey siz de böyle bir his uyandırmaz…” Bu duygudan melankoli doğar, “insan kendini bu kedere kaptırdığında, keder uyandıran şeyleri taklit etme isteğinden kendini alıkoyamaz.” Üstelik o dönemde insanlar “güçlü olmadıkları halde müdahaleci, ilke düzeyinde abes, pratikte rezil , istismarcı hükümetlerin” idaresi altında yaşıyorlardı…