
Arama Sonuçları
Boş arama ile 369 sonuç bulundu
- Adolf HİTLER Kimdir? - Tarih
Adolf HİTLER Kimdir? - Tarih 1889 yılında Avusturya’da doğar Adolf Hitler. Babası otoriter, sert ve arada Adolf’a şiddet uygulardı. Annesi ise hayatını Hitlere adamıştı. 1871 yılında Almanya birleştiği zaman Avusturya’yı bu birleşime almamıştı ama Adolf Hitler kendisini pek çok Avusturyalı gibi Alman hissediyordu ve kendini hep öyle tanıtıyordu. Adolf asabi biriydi, ola ki istediği olmadığı zaman hırçınlaşırdı. Ama tek bir hayli vardı o da ünlü bir ressam olmak. Onu bu ressam olma isteği babası tarafından istenmezdi hatta küçümserdi onu ressam olmak istediği için. Babası, Adolf’un ressam hayalinden vazgeçmesi için onu matematik ve fen ağırlıklı bir okula yazdırır. Küçük Hitler hiçbir zaman ne okulunu ne de hocalarını sevmedi bir hocası hariç; tarih hocası. Adolf Hitler, Alman ırkının üstünlüğüne inanan, gün gelip Almanya’nın bütün Avrupa’ya egemen olacağını söyleyen, aşırı milliyetçi tarih hocasından etkilenir. Ve onda var olan kendini Alman görme, daha da perçinleşir. Hitlerin babası, o, 13 yaşında iken ölür. Daha sonra Viyana’ya oradaki Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydolmak için gider. Fakat çizimleri yeterince yeterli görülmediğinden, beğenilmediğinden kabul edilmez. Sonraki yıllarında yine başvurur yine reddedilir. Devamlı reddedilme onda aşağılık kompleksi duygusunu yaratmıştır. Annesi de öldükten sonra bir boşluğa düşer. Beş parası olmadan Viyana sokaklarında yaşar, bankların üzerinde uyur. Bir müddet sonra evsizler barınağında yaşamaya başlar ve Viyana sokaklarını çizdiği kartpostallarını satarak para kazanmaya başlar. Bu dönemin Avrupa’sında giderek milliyetçilik duyguları artar; antisemitizm, antibolşevizm vardır. 1913 yılında Avusturya ordusu Hitler’i orduya çağırır ama o, ordu yerine Münih’e gider. I. Dünya Savaşı başlar ve gönüllü olarak Alman ordusuna yazılır. Ekim 1981 yılında birliği, İngiliz ordusu tarafından hardal gazına maruz bırakılır. Gaz geçici olarak Hitlerin görme yetisini elinden alır. Tedavi sırasında Almanya İtilaf devletlerine teslim bayrağı çeker. İyileştiğinde bunu duyan Adolf Hitler, Münih’e gider, çok sevdiği Almayasını ekonomik, sosyal, politik bir kaosta bulunca politikaya atılmaya karar verir. Antisosyalizm, antisemitizm, antibolşevizm ideolojisi ve propagandaları onu kısa zamanda Almanya’nın iktidarına getirecek ve ona hem I. Dünya Savaşı’nın intikamını alma fırsatı verecekti hem de saf kan bir Almanya İmparatorluğu kurma hayali kurduracaktı. Adolf Hitlerin, babasının otoriterliği, şiddeti, aşağılamaları, tarih hocasından etkilenmesi, Viyana Akademisi tarafından reddedilmesi, meslek dallarının çoğunlukla Yahudilerin elinde olması, Bolşevizm giderek yayılması, asabi, hırçın yapısı ve aşırı milliyetçiliği Avrupa’ya yeni bir dünya savaşını, II. Dünya Savaşı’nı, getirdi.
- Sultan II. Abdülhamit - Arafta Bir Hükümdar - Kitap Tavsiyesi
Sultan II. Abdülhamit - Arafta Bir Hükümdar - Kitap Tavsiyesi Necmettin ALKAN Yayınevi: Kronik Yayınevi Tür: Tarih, Araştırma-İnceleme Basım Tarihi: 2023 Sayfa sayısı:334 Popülerliğini her zaman koruyan Osmanlı padişahlarından biridir II. Abdülhamit. Üzerine önemli tezler, makaleler, kitaplar yazılmıştır. Elimizdeki kitap da bunlardan biri olmuştur. Tarihçi yazarımız Necmettin Alkan, popülerliğini her daim koruyan padişahımızın, ülkemizde hem yeterince tanınmadığını, anlaşılamadığını hem de bazı yazarlarca yanlış tanıtılıp, anlatıldığını belirterek araştırmaya, incelemeye başlar II. Abdülhamit’i. İnsanların karakterlerini, mizaçlarını, yaşam şekillerini, zihin dünyalarını ve aldıkları kararlarını anlamanın en iyi yolu onların doğdukları andan itibaren, içinde yaşadığı aileyi, çevreyi, toplumu ve değer yargılarını, dönemin sosyo-kültürel, siyasi ve ekonomik şartlarını bilmekten geçer. Yazarımız bu düsturdan yola çıkarak II. Abdülhamit’i önce doğumundan padişahlığına kadar ki geçen sürede ailesini, çevresini, yaşadıklarını, yaşanılanlar üzerinden incelemiştir. Daha sonra otuz üç yıllık sultanlık dönemini incelmiştir. Alkan bu kapsamlı araştırma ve incelemeden yola çıkarak II. Abdülhamit’i pragmatist ve oportünist olarak yorumlar ve bunu da örnekleriyle açıklar okurlarına. Kitabımız akıcı, anlaşılır bir üslupla kaleme alınmıştır. Fakat arada bazı Arapça-Farsça kelime ve cümlelerin bulunması bu tarz cümlelere, kelimelere alışık olmayan okuyucular için kitap biraz zorlayabilir. Kitabın özellikleri arasında birkaç satır yazmak gerekirse; II. Abdülhamit’i hem yaşadığı hem de yaşanılanlar üzerinden psikolojik, sosyolojik açıdan incelenmesi kitabımızın en önemli özelliği olmuştur. Ayrıca Abdülhamit’i yaşadığı dönemden tanıyanların olumlu olumsuz olarak aktardıkları hatıratların, kitapların, dergilerin, gazetelerin kaynakça olarak kullanılması ve Abdülhamit’in ölümünden sonra üzerine yazılan önemli tez, makale ve kitaplardan da yararlanılması eserimizin önemli nesnel özelliklerindendir. Ayrıca yazarımızın ne tamamen olumlu ne de tamamen olumsuz yorumları yoktur bu da kitabımızın nesnelliğini gösteren özelliklerden biri olmuştur. Yazarımız kaynakçalardan yaptığı alıntılar italik yazı karakteriyle kitaba koyması kitabın bir başka önemli özelliklerinden olmuştur. Kitabımızın ismine gelince, -Arafta bir Hükümdar- tarihçimiz, Abdülhamit’i gerek kendini, yaşam şeklini gerek toplumu, devleti yönetirken duygularını, aldığı kararları ve yaptığı tercihler üzerinden yorumlaması ona, kitabına, böyle bir isim verdirtmiştir. Kitabı okuduğunuzda araf kelimesini, yazarın neden koyduğunu daha iyi anlarsınız. Ayrıca padişahımızın Panislamizm’e yönelik duygularını, siyasetini, kararlarını okursunuz. **II. Abdülhamit’i dünyasını, siyasetini anlamak, bilmek, yorumlamak isteyenlerin muhakkak okuması gereken kitaplardan birisi, Orhan KOLOĞLU Abdülhamit Gerçeği, bir diğeri Fatma DEMİREL II. Abdülhamit Döneminde Sansür Kitaptan Alıntılar: -Sultan II. Abdülhamit’in modernleşme anlayışı daha ziyade bilim ve kültürel alanlarla sınırlıdır. Bu anlamda doktoruyla sohbeti sırasında “ Ben terakki taraftarıyım. Avrupa’da ne icat olursa memleketimizde yapılmalıdır. Yalnız bir noktaya dikkat etmelidir. Hem de çok dikkat etmeli. Yalnız İslamiyet’e muvafık olmayan şeyleri edemeyiz. Ettik mi İslamiyet mazaallah dağılır….” - Henüz Şehzadeliği sırasında kendisine tahsis edilen ödeneği tarım, hayvancılık ve madencilik gibi farklı alanlarda değerlendirmesi zeki olduğunu gösteriyor. Kazandığı paraları borsada değerlendirmesi hakeza yine bu yeteneği ile ilgilidir.
- Atatürk Kurucu Felsefenin Evrimi - Zafer TOPRAK - Kitap Tavsiyesi
Atatürk Kurucu Felsefenin Evrimi - Zafer TOPRAK - Kitap Tavsiyesi Zafer TOPRAK Yayınevi:İş Bankası Kültür Yayınları Tür: Araştırma Basım tarihi:2023 Sayfa sayısı:511 Zafer TOPRAK Atatürk’ün entelektüel zihin yapısını okura sunmuştur bu kitabıyla. Atatürk’ün düşünsel birikiminin nasıl oluştuğunu, nasıl geliştiğini, hangi kitaplardan, hangi görüş ve akımlardan etkilendiğini ve bunu kurduğu cumhuriyetine nasıl yansıttığını irdelemiştir. Kitabımız aynı zamanda Son Osmanlı ve genç Cumhuriyet’in sosyal ve beşeri bilimlerdeki gelişmelerini de Atatürk’ün zihinsel yapısı üzerinden açıklamıştır. Toprak, Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluş felsefesindeki hukuk, sosyoloji, ekonomi, siyaset ve bilim-kültür alanlarını Avrupa ve Türk düşünürlerin fikirlerini karşılaştırma yaparak da okuyucuya zengin bir kaynakça kitap sunmuştur. Kitaptan Alıntılar -Rousseau genel iradeyi savunurken bireyi devre dışı bırakmış, onun özgürlüklerine ket vurmuştur. Bu anlayış son kertede diktatörlüğe uzanabiliyordu. Güçler birliğinde yargının bağımsız konumunu yitirmesi özgürlükler açısından olumsuz bir gelişmeydi. Türkiye’de Takrir-i Sükun’la yaşananlara eleştirisel bakmak bu bağlamda yanıltıcı olmayacaktı. Keza 1931’de Türk Ocakları’nın, 1935 sonrası Mason localarının, Kadınlar birliğinin kapatılması, spor örgütleri, esnaf örgütleri ve benzerlerinin organik olarak Tek parti çatısı altına alınması Cumhuriyet’in Rousseau’dan esinlenen genel irade anlayışının sonucuydu. -Kadına oy hakkı tanımak siyasal dengeleri muhafazakârlar lehine bozmak anlamına geliyordu. Erkeklere tanınmış olan ve kadınları dışlayan siyasal katılım böylece kilisenin gücünü sınırlamaya yarıyordu.
- Zıkkımın Kökü - Muzaffer İzgü- Kitap Tavsiyesi
Zıkkımın Kökü - Muzaffer İzgü- Kitap Tavsiyesi Muzaffer İZGÜ Yayınevi: Bilgi Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2017 Sayfa Sayısı: 295 Adana’da, bir gecekonduda, derme çatma yaptıkları evlerinde hayat mücadelelerini, yaşam sevinçlerini acı ama bir o kadar da tebessüm ettirerek anlatan Müzaffer İzgü, kendi yaşamını okurlarıyla buluşturmuştur. Yazar, çocukluğunun, gençliğinin ve ailesinin fakirlik, yoksulluk dolu yaşamanı mizah katarak bir otobiyografi roman örneğini yazmıştır aslında. Roman Adana’nın varoş hayatını, toplumu oluşturan en küçük yapı birimini, ailenin, demografik yapısını inceletir bizlere… Romanımızda etkileyici, edebi cümleler yoktur; onun yerine konuşma dilinde bir samimiyet, sade ve akıcı bir üslup vardır. Bir de bol bol mizah… Romanın, 1992 yapımı olan, Memduh Ün’ün yönetmenliğinde sinema filmi uyarlaması da vardır. Kitaptan Alıntılar: Havalar tez ısınır bizim kentte. Hemen bir gün içinde ısınıverir. Bugün giydiğin ceketi yarın sabah çıkarır atarsın, sekiz ay bir daha sırtına giymemecesine. Acaba bundan mıdır bu kente yığın yığın yoksul akar. Dört ay kış, sekiz ay yaz… Gözünü sevdiğimin yazı odun istemez kömür istemez… Mademki babam toprakla ayağımızın arasına bir deri parçası koyamıyordu, öyleyse bu görev yoksul dosttu Tanrı’nındı. Allah baba, yere iyi tutunalım diye hem ayağımızı büyütmüş, hem de ayağımızla toprak arasına kapkalın bir deri parçası koymuştur Nedense bizim mahallenin yoksul çocuklarının hepsi kömür çuvalından çıkmıştı da, Yaşar’ı, Nedim’i, Rıfat’ı leylek getirmişti.
- Tarihin Sonu ve Son İnsan - Kitap Tavsiyesi
Tarihin Sonu ve Son İnsan - Kitap Tavsiyesi Francis FUKUYAMA Çeviren: Veysel TEKELİOĞLU Yayınevi: Panama Yayınları Tür: Araştırma-İnceleme Basım Tarihi:2006 Sayfa Sayısı:526 Sovyet Rusya’nın yıkılmasıyla evrensel süreçte tarihin sonu geldiğinin tezini savunan yazar Fukayama, bunu demokrasi, milliyetçilik, kölelik, yönetim sistemi, ekonomi kavramları üzerinden incelemiştir. Yazarımız liberalizmin, monarşi-faşizmi ama özellikle de komünizm ideolojisine nasıl üstünlük sağladığını, dünya devletlerinin neden liberalizme yöneldiğini, teknolojiyi nasıl geliştirdiğini ve kapitalizmi yükselişe geçirdiğini örneklerle açıklamaya çalışmıştır.Ayrıca yazarımız tezini okuyucularına açıklarken Hegel, Locke, Hobbies gibi yazarların düşüncelerini de temelle alarak onların fikirlerini liberal demokrasiyle ilişkilendirmiştir. Kitabın yazılmasından sonra karşı tez olarak kitaplar da yayınlanmıştır; Tarihin Geri Dönüşü, Tarihin Sonu mu?... gibi Soğuk savaş sonrasında liberalizmin yükselişini, liberalizmin artık tarihin sonu olduğunu düşünenlerin okuması gereken araştırma kitaplarından. Ayrıca zengin bir kaynakça da sunulmuştur. Kitaptan Alıntılar -İnsanların arzu ve akıl dışında bir de öz değerleriyle ilgili olarak thymotik bir onurları vardır ve bu da onların, kendilerine çocuk gibi değil yetişkin gibi davranan, özgür bireyler olarak özerkliklerini kabul eden demokratik hükümetler talep etmelerine yol açmaktadır. İnsanın kabul edilme arzusunu karşılamada eksik kalan komünizm yerini günümüzde liberal demokrasi almaktadır -1776 veya 189 yıllarının özgürlük ve eşitlik ilkeleri, kölelerin kafasında oluşmamıştır. Köle mücadeleye efendiye meydan okuyarak başlamaz; kendini uzun ve acı dolu bir eğitim sürecinden geçirerek ölüm korkusunu yenmeyi ve haklı özgürlüğünü talep etmeyi öğrenir. Köle içinde bulunduğu durumu ve soyut özgürlük idesini düşünerek doğru olanı bulmadan önce çeşitli ön versiyonları ortaya koyar…
- Esrarın Tarihi - Tarih
*Esrarın Tarihi - Tarih *Her türlü uyuşturucu madde, tütün ve alkol türevleri insan sağlığı için zararlıdır. Uzak durunuz. Uzak tutunuz. Sümerler ve Asurlular bu kadim bitkiyle yalnızca dokuma yapmakla yetinmediler. Çünkü bunu isimlendirirken çevirmek ve bükmek anlamlarının yanı sıra da “keder otu” ve “ruhu çalan hırsız” manalarındaki “sami nissati “ ve ” gan.zı.gun.nu” kelimeleri vardır. Heredot’a göre İskitler, “kenevir tohumlarını keçe battaniye altına yerleştirir ve (ardından çıkarıp)sıcak taşlara atarlardı ki, hemen o anda herhangi bir Grek sobasındakinden daha keskin kokulu bir buhar yükselirdi. Bu onlar için banyo yeriydi ve neşe çığlıklarıyla(sonlanırdı)” Onur GEZER, Osmanlılarda Esrar ve Esrarkeşler
- Martin Eden - Jack LONDON - Kitap Tavsiyesi
Martin Eden - Jack LONDON - Kitap Tavsiyesi Jack LONDON Çeviren: Levent CİNEMRE Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları Basım Tarihi:2023 Sayfa Sayısı:520 Roman yazarın yarı otobiyografik romanıdır. Martin Eden işçi sınıfının varoşunda doğmuş ve kendisini de çevresini de buna göre kabul eden biridir. Ama bir gün ulaşılmaz, entelektüel, hayran olduğu burjuva sınıfından bir kız ile tanışır ve aşık olur. Eden kıza layık olabilmek için, burjuva sınıfına girebilmek için, okumaya başlar. Deliler gibi okur; bilgilenmek, aydın bir bilince kavuşmak için gece gündüz, çoğu zamanda uykusuz kalarak okur, beş parsız kalır ama yine de okur. Bu okuyuşlar onda sosyalizm, anarşizm, toplum felsefesi… öğrenmesine sebep olur. Ve o hayran, entelektüel gördüğü burjuva sınıfını eleştirmeye başlar. Aşık olduğu kız, Ruth ise Eden’i kendi dünyasında yaşayan erkeklere benzetmeye çalışır. Roman aslında Martin Eden’e hem kendi hem de hayran olduğu burjuva sınıfını sorgulatır. Dönemin sanatçılarının zorlu mücadelerini, burjuvanın aşağı sınıflara bakışını da anlatır.
- Merkep nedir? - Tarih
Merkep nedir? - Tarih Bugün merkep söylendiğinde hemen hemen herkesin aklına eşek gelir. Nedenini sorduğumuz ise Osmanlı’da eşeğe merkep dendiğini söylerler. Ama bu doğru değildir. Merkep’in anlamı yük, binek anlamındadır. Osmanlı toplumunda özellikle kadınlar bir yerden bir yerlere gittiklerinde eşeğe binelim demezler de (çünkü kulağa hoş gelmediği için) merkebe binelim derler. O yüzden zamanla merkep kavramının anlamı eşek oluvermiştir.
- Özgür Topraklar - Kitap Tavsiyesi
Özgür Topraklar - Kitap Tavsiyesi Neel MUKHERJEE Çeviren: İrem Uzunhasanoğlu Yayınevi: Timaş Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2019 Sayfa Sayısı: 334 Özgür Topraklarda yaşayan baş karakterler ve hikâyeleri kimi zaman bir ayı oynatıcısı, kimi zaman bir aşçı, kimi zaman ev hizmetçisi, kimi zaman bir inşaat işçisi, kimi zaman da Londra’dan ailesine ziyaret gelmiş biri; hepsinin ayrı hikayeleri olsa da birbirine bağlanan hikayelerinde ortak noktalar vardır; sosyal adaletsizliğin olduğu, hukuk egemenliğinin güçlünün yanında olduğu ama her şeye rağmen hayata tutunabilme, yaşama kaygısı, kavgası… Özgür topraklarda, Hindistan’da, kast sisteminin getirdiği yaşam koşulları, coğrafyada yaşayan birden fazla dilin insanlar arasındaki iletişime olan etkisi; okumayı çok seven bir kızın renkli kelimeler içine sinsin diye sayfaları koparıp koparıp yemesi, çocukları açlıktan ölmesin, iyi bir gelecekleri olsun diye din değiştirip Hristiyan olan bir anne; Mao Komünist Parti’sinin üyelerine verdiği ödüller, eğitimler, propagandalar, fakir insanları kendilerine nasıl çalışan yaptıkları…. Özgür topraklara ait kültür, yoksulluk, siyaset, kast sistemi, din gibi kavramlar etrafında şekillenen insan manzaraları romanımızda, siz okuyucuları beklemektedir. Romanımız New York Times’ın 2018 en iyi on kitaplarından biri seçilmiştir. Romanımızdaki hikayelerin karakterleri tıpkı bizler ve dünyadaki diğer insanlar gibi, kendi hikayelerinde, doğup yaşadıkları coğrafyada var olmaya çalışan, hayatta kalma mücadeleleri veren, kendi şanslarını bulma yollarını arayan insanlardır. Aslında dünyada yaşayan insanlara pek de uzak olmayan manzaralar.
- Winston Churchill Kimdir? - Tarih
Winston CHURCHİLL Kimdir? - Tarih Winston Churchill, 1874 yılında İngiltere’de bir malikânede, aristokrat bir ailede doğar. Babası tarafından yeteneksiz, hiçbir işe yaramayan bir çocuk olarak görülmüştür. Winston Churchill, babasını memnun etmek için çabalar, annesini ise kafasında apayrı üstün bir yere koyar. Annesi ve babasının sürekli politik ve sosyal ortamda olmasından ötürü ne Churchill ne da kız kardeşiyle pek ilgilenmezlerdi. Churchill asker olmak isterdi, çünkü çok sevdiği ülkesinin başarılarına başarılar katmak isterdi. Bu sevgisi çocukken başlar; 1500 minyatür askerleriyle oyunlar oynardı. Daha sonra babası onu yatılı okula yolladı. Babasının ilgisizliği onu çok üzülüyordu. 13-18 yaşlarında kaldığı yatılı okula babası onu görmeye sadece bir kere gelmişti, hatta o da okul müdürünün isteği ile. Churchill’in dersleri zayıftı bu yüzden babası onun avukat olamayacağını düşünür ve onu, onun da isteği ile askeri okula yollamaya karar verir. İki kere girdiği askeri okul sınavından geçemez ama üçüncü defa girdiği sınavdan geçer fakat o da puanı yüksek olan piyade birliğine değil de daha düşük puanlı olan süvari birliğine girer. Burada başarılı bir öğrenci olur hatta okul birincisi olur. Churchill, babasına onun işe yaradığını göstermek, adını ülkesine duyurmak için 1895 yılında İspanya’nın Küba’nın bağımsızlığına karşı yaptığı savaşa, savaş muhabiri ve gözlemci olarak katılır. Burada yazdığı yazılarla ülkesinde yavaş yavaş tanınmaya başlar. Churchill buradan Mısır ve Sudan gider. Churchill ekonomi, felsefe, politika, parlamento üzerine bol bol okumalar yapar ve nihayetinde politikaya atılmaya karar verir. İngiltere’nin Oldham şehrinde vekillik için aday olur fakat seçilemez. Altın ve elmas rezervi bol olan Güney Afrika’yı, İngiltere elinde tutmak ister ancak Güney Afrika buna karşı çıkar ve Boer Savaşı olur. Churchill bu savaşa da savaş muhabiri olarak katılır. İngiltere ordusuyla bir keşfe çıktığında tren kuşatılır, askeri birlikle beraber Churchill’de esir alınır. Churchill esirlikten kurtulmak için kaçmaya karar verir. Kaçmayı başaran Churchill akşamın karanlığında ilerler, gün ağardığında da bir trene biner. Sonra bir maden ocağına sığınır. Maden mühendisi İskoç olmasından ötürü, İngilizlerin tarafını tutar ve Churchill’i 6-7 gün madende saklar. Daha sonra yün treninde yün balyalarının arasına saklanarak güvenli bir yere kaçar. Churchill bu başarılı kaçışı sayesinde ülkesinde daha da tanınır ve O, ülkesinde döndüğünde, bir kahraman gibi karşılanır. Churchill ülkesinde, ülkesini seven, ülkesi için çalışan, çabalayan, başarılı biridir artık. Bunun farkına varan Churchill siyasete tekrar atılmaya karar verir. Bir zamanlar kaybettiği Oldham şehrinden tekrar vekil adayı olur, kazanır ve İngiltere parlamentosuna girer; böylelikle 60 yıla yakın süren aktif siyasi hayatı, kariyeri de başlamış olur. Churchill, çok sevilen bir kahramandır. Özellikle de II. Dünya Savaşı sırasında bizzat yer alarak, Hitlere taviz vermeyerek, ülkesini ayakta tutmayı başarmış ve karanlık bir dönemden çıkarmıştır. Winston Churchill’in çocukluğundan itibaren babasına kendisini kanıtlama çabaları, babasının ve annesinin ilgisizlikleri, bunun getirdiği yalnızlık, tanınmama, sevilememe duygusu, ülke sevgisi onda, başarılı işler yapma azmini doğurdu. Babası, annesi, ilgisizlik, yalnızlık, ülke sevgisi onu başarılı faaliyetler götürür ve 20.yüzyılın en iyi liderlerinden biri yapar.
- Dünya'nın En İlginç Ülkesi: Sealand - Coğrafya
Dünya'nın en ilginç ülkesi: Sealand - Coğrafya Sealand, 1967’de İngiliz ordusunun eski binbaşısı Roy Bates ve ailesi tarafından kurulan ve hukuki statüsü tartışmalı olan platform-ada şeklinde bir mikro ulustur. Uluslararası karasularda bulunduğu için adanın devlet statüsüne çıkarılabileceğini ilan eden Bates, kendine “prens” unvanı da verdi. Ertesi yıl Kraliyet Donanması, Roy’u adadan atmaya çalıştı; ancak platformdan açılan uyarı ateşine maruz kalan askerlerin girişimi başarılı olmadı. Daha sonra da bir İngiliz savcı, platformun İngiliz karasularının 10 km (6 Mil) açığında olması dolayısıyla Roy Bates’i haklı bile buldu. 1974’te ise Roy Bates işi bir anayasa çıkarmaya kadar vardırdı ve ardından “egemenlik simgesi olarak” bir bayrak, millî marş ve Amerikan doları ile eş değer bir para birimi olan Sealand Doları'nı kabul etti. Sealand şu an Birleşik Krallık'tan ayrı bir şekilde hüküm sürmektedir. Sealand, kendi futbol takımını yaratmış ve takımının NF-Board üyesi gibi tanınmasını başarmıştır ve birçok tanınmayan ülke ile millî maç yapmıştır. Ülke, Ocak 2007'de 10.000.000 Sterlin'e satılığa çıkartılmıştır. 2012 itibarıyla Sealand Online Casino projesi ile Prens ve ailesi ülke ekonomisini güçlendirmeyi hedefliyor. Sealand'ın kurucusu Prens Roy Bates, 9 Ekim 2012 tarihinde 91 yaşında, son yıllarında Alzheimer hastalığına yakalanmış halde İngiltere'deki bir bakımevinde ölmüştür. Paddy Roy Bates'in ölümünün ardından yeni Prens, Prens Naibi Michael Bates olmuştur.
- Olimpos Dağları - Tarih
Olimpos Dağları - Tarih Türkiye’de adı Olimpos olan üç dağ bilinir. Bunlar Antalya, Bursa ve Köyceğiz’dir. Bursa Olimpos Dağı, Tarihin Babası olarak ünlenen Herodotos/Heredot, Bursa bölgesindeki Uludağ’a Olimpos demiştir. MS. 3.yüzyılda keşişler buraya manastırlar inşa etmişlerdir. 9.yüzyıla geldiğimizde 120 kiliseyle dolan bu dağa Keşişler Dağı denmiştir. **Hatta bu yüzden Keşişleme olarak bilinen rüzgârın buradan geldiği de rivayet edilir. Keşiş Dağı 1925 senesinde Osman Şevki Bey’in önerisiyle Uludağ adını almıştır.















