top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 338 sonuç bulundu

  • Geniş Ovaların Mamutları - Eleanor ARNASON - Kitap Tavsiyesi

    Geniş Ovaların Mamutları - Eleanor ARNASON - Kitap Tavsiyesi Eleanor ARNASON Çevirmen: Yasin ÖMER Yayınevi: Ayrıntı Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2023 Sayfa Sayısı:140 Alıştığımız yaşam biçimi başta olmak üzere siyaset, bilim, sanat, eğlence gibi daha pek çok şeye eleştirisel baktıran bir fantastik kurgu romanı… Romanda beyazların Amerikan yerlilerinin kültürlerini adım adım yok edişlerini anlatır; Buz devrinden kalan türlerin gerek ilkim değişikliğinden gerek beyaz bilim adamlarının bunlar üzerindeki çalışmalarını, avcılığın türlere verdiği zararları… Akıcı, yalın bir anlatıma sahiptir. İçeriğinde yer alan hikâyeler samimi bir dile ve mizahla da buluşturulmuştur. Kitabımızın sonunda yazarın “GELECEĞİN EŞİĞİNDE” adlı bir röportajı da vardır. Kitaptan Alıntılar: -Büyükannem “Amerikan yerlilerinin hayatta kalmasının tek yolu sabır ve güçlü bir mizah anlayışıdır” derdi; “Yüce ruh, Avrupalıları buraya göndererek bize nasıl bir şaka yaptı ama” -Buzullar çekildikten sonra her şey daha kuru ve daha sıcak hale gelmişti. Mamut düzlüklerinin yerini kısa çimenli bozkırlar almıştı. Bu bizonlar için sorun değildi ancak mamutların, tıpku filler gibi çok fazla neme ihtiyacı varı. -Beyaz adamlar, özellikle de konu doğal olmayan şeyler üretmeye gelince dahiyane davranır… -Kime güvenebilirdi ki: köken itibariyle Amerikan yerlisi, kültür açısından beyazdı.

  • Yol Ayrımı - Kitap Tavsiyesi

    Yol Ayrımı - Kitap Tavsiyesi Kemal TAHİR Yayınevi: İthaki Yayınları Tür: Roman Basım Tarihi: 2016 Sayfa Sayısı: 443 Yazar, Esir Şehir üçlemesinin son kitabı olan, Yol Ayrımı’nda İzmir Suikastı ile başlayan ama 1930’lu yıllarda Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması ile perçinleşen, genç Cumhuriyetin yurttaşlarının, siyasilerinin arasında başlayan fikir ayrılıklarını; gerek kahramanlarıyla gerek dönemin siyasilerinin yaptığı işlerden, konuşmalardan ve devrimler üzerinden anlatmıştır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ile başlayan yoksulluk, onun yansımaları olan acı ve korku, devrimlerin getirdiği yeni düzen, ekonomide, siyasette daha liberal düşünenler, Kuvayı Milliyecilerden oluşan Halk Partisi’ne karşı, yeni kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan yana olurlar. Onu bir kurtarıcı olarak görürler, özellikle dönemin başbakanı İsmet Paşa’ya, diğer hükümet üyelerine ve Halk Partisi’ne karşı; ve böylece başlar genç Cumhuriyet’in ilk yol ayrımı… Kemal Tahir bu yol ayrımını anlatırken Lozan Antlaşması, harf devrimi, medreselerin kapatılması, dil meselesi, 1930 senesinde yapılan belediye seçimleri, Atatürk’ün sofrası …gibi dönemin önemli olay ve devrimlerini incelemiştir ve eleştirmiştir. Tahir sadece genç cumhuriyetin değil Osmanlı Devleti’nin sorunlarına da eğilmiştir.; Kanuni döneminin asıl çöküşün başlangıcı olduğu, 1700’lü yıllardan itibaren sürekli savaşıldığını, bu savaşların yenilgiyle sonuçlanması, sonuçların olumsuz getirileri… Tahir, ayrıca Türk toplumunun Batılaşmayı eşya da bulmasının kendi kültürüne getirdiği modası geçmişliği, küçümsemeyi, unutmayı da ele almış ve eleştirmiştir. Bütün bunların yanısıra Osmanlı ve genç Cumhuriyet’in kahramanlık, savaş öyküleri, dönemin insanlarının ruhsal betimlemeleri, merhametli-acımasız, iyi- kötü, saraylısı, fakiri- zengini üzerinden de tarihin bir dönemini göstermeye çalışmıştır yazarımız. Aşırı milliyetçiliği, İttihatçılığı, bir ittihatçı gözünden vatanı kurtarmak için bulaştığı siyasetten ittihatçılığın sonunu okurken 1910-1973 yılları arasında yaşayan Kemal Tahir’in düşüncelerini, görüşlerini anlarsınız. İlk iki romanda başkahraman olan paşazade Kemal Bey üçüncü roman ilk etapta karşınıza çıkmaz;Romanın girişinde sizi başka başkahramanlar karşılar ama romanın ortalarına doğru Kemal Bey sizi hikayesinin devamı ile karşılayacaktır. Bu olay örgüsü romanlar arasındaki kopukluk gibi gelse de okuduğunuz da anlayacağınız gibi- iki romanın kahramanları ve sonradan eklenen kahramanlarla arasındaki bütünlüğü, yazarın neden o şekilde kurguladığını, yazdığını anlarsınız. Üçleme olan roman o dönemleri bilmek, anlamak isteyenlerin muhakkak okuması gereken kitaplardan. Bunun en önemli nedeni son Osmanlı ve genç Cumhuriyet’in dönemlerini sıradan halk üzerinden değil de tam tersine dönemin aydını ve aydınları üzerinden, onların zihin dünyalarının bakış açısıyla; dönemin önemli iletişim kaynağı, halkın tek bilgi kaynağı olan gazeteler ve gazetecilik üzerinden anlatmasıdır, göstermesidir, eleştirmesidir. Romanda ayrıca, sayfaları çevirdikçe, günümüzün partileşme üzerine halkta olan  ayrımı, siyaset, koltuk, uğruna söylenenleri, yapılanları gözünüzün önünden tek tek, film şeriti gibi geçecektir.  2012 yılında TRT Alev ALATLI uyarlaması ile Kemal Tahir’in bu üçlemesini dizi film yapmıştır. Kitaptan Alıntılar: -İktisat buhranı dünyayı altüst ederken…. Her gün yüzlerce banka yüzlerce şirket iflas ediyor. Fabrikalar, madenler, işçilerini dışarı atarak kapılarını kapattılar. Dünya iş çevrelerinde rezaletler, dolandırıcılıklar, kendini öldürmeler gündelik olaylar haline geldi. En güçlü paralar, en güvenilir hisse senetleri paçavralara döndü… Ne zamandır, memur aylıklarını ay başlarında zor ödüyoruz. Çoktan beri gazetelerin en önemli haberi aylıklar üstüne…. ”Aylık cetvelleri hazırlandı”, “Ayrıklar verilecek”, “Aylıklar veriliyor”, “Yarın mutlaka aylık var”….Öğretmenlere bir çok vilayette üç dört aydan beri para verilmiyor. Salt yirmi yaşını bitirmiş erkeklerden alınan yılda üç lira yol parasını ödeyemedikleri için yüzbinlerce vatandaş her yıl otuz gün mahpus yatmakta…. -Aslında hürriyetin hiç kötülüğü olmaz. Hürriyetin kötülüğü, kullanmayı beceremeyenler içindir. Bence, devrimlerin en keskin oldukları dönemler, asıl hürriyet isteyen dönemler sayılmalı... yoksa nasıl izlenir devrimler? Atılımların sonuçları nasıl değerlendirilir.? Hiç kimse hiçbir şey söyleyemiyorsa devrimlerin doğru yolda olup olmadığını nasıl anlayacağız?

  • İnsan Olmak - Kitap Tavsiyesi

    İnsan Olmak - Kitap Tavsiyesi Engin GEÇTAN Yayınevi: Metis Yayınları Tür: Psikoloji, Kişisel Gelişim Basım Tarihi: 2003 Sayfa Sayısı: 183 Beni, seni, annemizi, babamızı, kardeşimizi, eşimizi, sevgilimizi, arkadaşlarımızı, çevremizi, toplumumuzu anlatır. İnsan doğasına has olan özelliklerin, ikilemlerin, davranışların, tutumların, kaygıların, sevgilerin, sevemeyişlerin, bencilliklerin kökenlerine inerek, nedenleri ve sonuçları olarak inceler, insanı. Okuyucu her sayfada, her paragrafta, her satırda kendisinden, ailesinden, sevdiklerinden, çevresinden, toplumundan tanıdığı, bildiği insanları, tıpkı bir film şeridi gibi gözlerinin önüne getirir ve onlara has olan özellikleri, tavırları, düşünüşleri anlamlandırır. Ki yazarımız da aslında bunu istemiştir, kitabın okuyucuda bir ayna olmasını, kendisine kendisini anlatmayı, tanıtmasını amaçlamıştır. Bunu amaçlarken de klasik bir kişisel gelişimci gibi şunu yap, bunu yap, ama bunu yapma gibi değildir, böyle söylemleri yoktur. Bu da kitabı sevmenizi, daha iyi özümsemenizi, iyi çıkarımlar yapmanızı sağlar. Kitabımızın içeriğinde insana dair tarih ve felsefede vardır, bu da kitabı güzel, önemli kılan özelliklerdendir. Herkesin en azından bir kere okuması gereken kitaplardandır. Anlaşılır, yalın bir dili vardır, üslubu akıcıdır. Bir solukta okunan kitaplardandır. Kitaptan Alıntılar: -Bugün insanların birbirinin karşıtı iki ayrı eğilimi doğuştan getirdiğine inanıyorum. Bir yanda dostluğu, sevgiyi ve yardımlaşmayı içeren bir eğilim, diğer yanda bencilliğe ve bozup yıkmaya yatkın eğilim. Her İnsanda bu eğilimlerin her ikisi de vardır; ama hangi eğilimin daha egemen olacağını bireyin doğduğu andan buyana geçiregeldiği yaşantılar beliriyor… -Kimi çocuk, verilmeyen sevgiyi günün birinde alabileceği umudunu yine de sürdürür, tüm gücüyle kendisini anne-babasına kabul ettirebilmek için çabalar ve kişiliğini geliştiremez. Kiminin ise hiç umudu yoktur. Ana-babanın beklentilerine ve değerlerine karşıt düşen davranışlara başvurarak onları protesto eder ve hiç olmazsa bu yoldan onların ilgisini çekmeye çalışır. -Annesinden alamadığı sevgiyi kızından bekleyen bir baba ya da ulaşamadığı baba sevgisinin oğlundan bulma umudunda olan bir anne gibi örnekler sorunların bir kuşaktan diğerine aktarılmasına neden olabilir…

  • Nefertiti'nin O Güzel Maskesi - Tarih

    Nefertiti'nin O Güzel Maskesi - Tarih Nefertiti: Antikçağ’daki Mısır’ın firavunlarından IV. Amenhotep’in karısıdır. Çok ünlü maskesi 1924’ten beri Almaya ülkesindedir. II. Dünya Savaşı sırasında zarar görmesin diye yerin altına saklanmıştır. 1970’ler de ulusal kimlikleri temsil etmek amaçlı Berlin Duvarı’nın iki yakasında sergilenmiştir. 1989 yılında Batı Almanya pullarına basılmıştır Neferti’nin o güzel maskesi…

  • Tulumbacı Ocağının Kurulması - Tarih

    Tulumbacı Ocağının Kurulması - Tarih 18. yy. başlarında Müslümanlığı kabul ederek Gerçek Davud adını alan bir Fransız mühendis, tulumba adı verilen bir makine icat etti ve bunun yangın söndürmede çok faydalı olduğu görüldü. Bunun üzerine dönemin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa yeniçerilerden oluşan bir tulumbacılar ocağı kurdu ve Gerçek Davud’u ağa unvanıyla bu birimin başına getirdi. 1826 yılında yeniçeriliğin yıkılışıyla birlikte tulumba ocağının dağılmasından sonra, her mahalle kendi tulumbasını tedarik ederek kendi tulumbacı birimini kurdu.. 19.yy.da, mahalle tulumbacıları, kendi kıyafet tarzları, jargonları ve toplumdaki yerleriyle, yerleşik bir grup haline gelmişti. Her mahallenin, otuz veya kimi yerde altmış, yetmiş kişiden oluşan kendi tulumbacı birimi vardı ve ücretleri, yanan ya da yangın tehlikesi atlatan evlerin sahipleri tarafından ödeniyordu. Ebru BOYAR-Kate FLEET, Osmanlı İstanbul’unun Toplumsal Tarihi

  • Falcılık Büyücülük Hitler Reagan - Tarih

    Falcılık, Büyücülük, Hitler, Reagan - Tarih Hitler’in özel askeri gücü SA’nın başı olan Ernst Röhn, yıldız falına baktırmak istemesini şu gerekçeyle açıklıyordu: “Böylece belki nasıl biri olduğumu öğrenebilirim: Bu konuda cidden hiçbir fikrim yok.” Bunu ona söyleyecek başka kim vardı ki? Führer’in kendisi kuşkucuydu, hatta bütün astrologların ortadan kaldırılmasını emretmişti.; ama Hess, Goebbels ve daha pek çok Nazi bu konuyla ilgiliydi. Başkan Reagan, Hollywood astrologlardan Joan Quigley’in daimi müşterilerinden biri haline gelip de  Quigley’in  Gorbaçov için baktırdığı yıldız falına dayanarak soğuk savaşı sona erdirme kararı alırken, Kutsal Roma Germen İmparatoru II.Friedrich’in izinden gidiyordu. Ortaçağ’da Sicilya ve Kudüs’e hükmeden Friedrich de, İngiltere kralı John’un kızıyla evlendikten sonra “uygun zamanda astrologlar tarafından beyan edilmesine kadar onunla kocalık ilişkisi kurmayı reddetmişti” **Hitler pek çok eşcinseli de ortadan kaldırmıştır. Thodore ZELDİN, İnsanlığın Mahrem Tarihi

  • Kan Kardeşlikleri - Tarih

    Kan Kardeşlikleri - Tarih Timor’da taraflar kollarından akıttıkları kanı birliklerin sembolü olan şarapla birlikte bir bambu kamışına dolduruyorlardı. Tacitus’un aktardığına göre, Ermeni ve İber prensleri başparmaklarını birbirine bağladıktan sonra birer delik açıyor ve birbirlerinin kanlarını emiyorlardı. Brunhilda’nın Şarkısı’nda anlatıldığına göre İskandinavlar kanlarını bir ayak izinde karıştırarak kardeşliklerini ilan ediyorlardı. Bazı ülkelerde giysidiler, bazılarında isimler ya da silahlar değiş-tokuş edilirdi.; bazılarında ise arkadaşlar birbirlerinin tükürüğünü vücutlarına sürüyorlardı. Olayın önemini vurgulamak için ağaç dikmek de yaygın adetler arsındadır. Thodore ZELDİN, İnsanlığın Mahrem Tarihi

  • Engizisyon Mahkemelerinin Kuruluşu - Katharlar - Cathar - Tarih

    Engizisyon Mahkemelerinin Kuruluşu - Katharlar - Cathar - Tarih 12.-13. yüzyıllarda Güney Fransa’da ortaya çıkan bir Hristiyan mezhebidir, Kathar. Bazılarına göre bir sapkın mezhep kimilerine göre de bir dini doktorindir. Katharlara göre Tanrı tek ama o bu dünyayı yaratmadı ondan daha aşağı olan bir tanrı bu dünyayı yaratır ve biz insanoğulları da onun kusurlu yaratıkları olmuşuzdur. İnsanın dünyevi olarak kurtulması için pek çok beden değiştirmesi gerekir. Bu inanca göre ayrıca beden geçici ruh ebedidir. Ayrıca İsa Tanrı’nın oğlu değildir, arafa, bekarete inanmazlar, öldürmek yasaktır. Katharların çok fazla mal-mülkleri yoktur, iki veya daha fazla gruplar halinde insanları tanrıya yaklaştırmak için kasaba kasaba dolaşmışlardır. Bu inancın giderek taraftar toplaması, Katolik kilisesine aykırı öğretileri, kilisenin daha çok toprak, mal, mülk alma isteği ve kilisenin giderek güçten düşmesi nedenler Katolik Kilisesi’ni bir plan yaptırmaya itmiştir. 1208 yılında Papa 3. İnnocentius Katharların yaşadığı bölgeye bir Haçlı Seferi yollamaya karar verir. 1209 yılında papanın emri ile Haçlılar Kuzey Avrupa’dan Fransa’daki Pirene dağlarının eteklerine iner ve yapılan savaşta  bütün Katharları kılıçtan geçirilir, malları yağmalanır, toprakları işgal edilir; yapılan savaşta haçlılar ve Katharların birbirine karıştığını gören başrahibe “ inançlıları ve kafirlileri birbirinden ayırt edemiyoruz, ne yapalım” diye sorar başrahibe. Başrahip bunun üzerine “ hepsini öldürün tanrı kendinden olanı bilir ve cennetine alır” diye cevap verir. Bir Kathar şehri Carcassone şehri Haçlılar tarafından kuşatılır, şehrin su ve erzak yolları kapatılır, fazla dayanamayan şehir halkı en sonunda teslim olur ve halkı öldürülür. Diğer Kathar şehirleri de aynı akıbete uğramışlardır. Katharların bir de öğretilerini yazdıkları kitapları vardır; kilise kitap avına başlayarak pek çok Kathar kitaplarını yakmıştır. Kilise var olan gücüne güç katmak ve Kathar gibi “sapkın tarikatları” yok etmek ister. 1233 senesinde Papa 9.Gregory resmi bir bildiri yayımlar. Bu bildiride bu tür dini sapkınlıkları yargılamak ve yok etmek için mahkemenin kurulacağını ve yargıçlarının da dominikan rahiplerinden olacağını yazmıştır. Ve böylece bu bildiri, Avrupa tarihinin kara olaylarından biri olan, Engizisyon Mahkemelerinin başlangıcı olmuştur. Zamanla yayılan mahkemelerde eğer günahkarlar günahlarını olur da itiraf etmezlerse sorgulama sırasında işkence silahları da üretmişlerdir. Engizisyon Mahkemelerinin Kuruluşu, Katharlar, Cathar

  • Çinliler ve Köpekler Giremez, Afyon Savaşı - Tarih

    Çinliler ve Köpekler Giremez, Afyon Savaşı - Tarih 19.yüzyılda İngilizlerin kendileriyle ticaret yapma teklifini, “Sizin ürünlerinize ihtiyacım yok” diyerek geri çeviren İmparator Ch’ien Lung’un ülkesi Çin, “Afyon Savaşı”yla birlikte sokaklarında “Çinliler ve Köpekler giremez” tabelaların asıldığı bir memlekete döndü. Uygarlığının doruk noktasında “üstünde güneş batmayan” boyutlara varan İngiliz İmparatorluğu, savaşta galibiyetlerinden sonra Çin’e zorla afyon satıp, insanlarını afyona alıştırarak 20. yüzyılda mafyanın faaliyetlerine örnek teşkil ediyordu. Gündüz VASSAF, Tarihi Yargılıyorum

  • II. Dünya Savaşı'nda Vatikan Almanya ABD - Tarih

    II. Dünya Savaşı'nda Vatikan - Almanya - ABD Geleneksel askeri savunma teşkilatından yoksun yapısına rağmen bağımsızlığına engel bir konum olmayan Vatikan, Latran Antlaşması’na göre belirlenen “ tarafsız-dokunulmaz ” özelliği ile uluslararası rekabetlerde yansız yanını koruyan ince bir politika izler… Fakat II.Dünya Savaşı sırasında bu tarafsız kimliğe saldırı olmuş, 8 Eylül 1943-4 Haziran 1944 tarihlerinde Saint-Pierre meydanında Alman askerlerinin kamp kurması, Site üzerine bomba atılması, Castel Gandolfo’ya yakın bölgelerin bombardıman edilmesi örneklerinde görülen bazı ihlaller vuku bulmuştur. Fakat Hitler ordusunun bu saldırganlığı, doğal etkisini göstermiş, ülkesinin II.Dünya Savaşı’na girmesine karar veren Roosewelt, Amerika donanmasının Sicilya’ya çıkması ile birlikte Vatikan’ın dokunulmazlığını ilan etmiş, böylece Site bünyesi, papalığa ait tüm birimler Roma ve çevresi binlerce Yahudi  sığınmacı ve politikacının barınağı olmuştur. Halim IŞIK, Papalık Tarihi (İlk Papa Aziz Petrus’tan Saon Papa Ratzingere’e)

  • İstanbul'daki Sürgün Yerleri - Tarih

    İstanbul'daki Sürgün Yerleri - Tarih Kınalıada, Burgazada, Heybeliada, Büyükada, Sedef Adası Marmara Denizi'ndeki bilinen adalardır. Bu adalar Prens Adaları olarak da bilinir. Bu adalar Roma dönemindeki imparatorların, imparatoriçelerin, prenslerin sürgün edilip geldikleri yerlerdir. İşte bu yüzden bu adalara Prens Adaları denmştir.Bu adaların en büyüğü eski Yunanca da Prinkips, Yunanca da "prens" anlamına gelirken Antik dönemde de Dimonisi/ Demonisi yani Cin Adaları denir.Bizans devrinde de yine adalar sürgün yeriydi.  Alpaslan’a yenilen imparator Romanos Diogenes’in gözleri burada (Büyükada) oyulmuştur. Asi General Vardan’da bu adalara sürülmüş, hemen sonra da öldürülmüştü. Asırlar sonra da Troçki sürgün olarak adalara yollanmıştır. Süleyman Bey, Keçelizade Fuat Paşa da yine adalara sürgün edilen önemli isimlerdendir.  Birinci Dünya Harbi sonunda ABD başkana Wilson, Bolşeviklerle bir konferans teklif etmiş ve Lenin’in temsilcisiyle Büyükada’da (Prinkipo) buluşması kararlaştırılmıştı. Bu konferans yapılamadı. Yapılsaydı Troçki, SSCB’nin harbiye ve hariciye komiseri olarak Büyükada’ya çıkacaktı. Şimdi ise siyasi mülteci olarak sığınıyordu.

  • Örümcek - Tarih

    Örümcek - Tarih Örümcek, iki yüz elli milyon yıl dünya üzerinde olmasına rağmen bugüne kadar değişmeden kalmış ender yaratıklardandır. Altı göze, sekiz bacağa sahip… Afrikalılar ve İnkalar arasında örümcek, yıldızların yaratıcısı olan ve ilahi kudret ile ölümlüler arasındaki alışverişi sağlayan bir tanrı sayılırdı.  Hintliler yatırıcı bir yaklaşımla onu özgürlüğün bir sembolü yapmışlardır, çünkü örümcek yerden kendi kendine yükselebilen tek yaratıktı. Sibirya, Kolombiya ve Vietnam’da örümceğin ölü ruhları cennete taşıdığına inanılırdı. Buna karşılık Yahudi peygamberler ona cephe aldılar.; Eyüp peygamber ördüğü ağı fazla dayanıksız bulmuş, İshak peygamber zehrinden hoşlanmamıştı. Örümceğe duyulan nefret 15. yüzyıla paniğe dönüştü, görüntüsü bile İtalyanları çıldırtmaya yetiyordu… Thodore ZELDİN, İnsanlığın Mahrem Tarihi

  • White Facebook Icon
  • Instagram
  • X

Bilge Zevat

Bilge Zevat Baykuş

© 2024 by Kâşif

bottom of page